hAlet -İ RuHiye
anlatmış gene: penelope - 26 Aralık 2009 Cumartesi
açıklaması zor aslında havadan kaynaklanan ruh hali olsa gerek..puslu,yağmurlu..
sorunun nerden kaynaklandığını bilmiyor insan.kendi kendine yaşanası bir mekan da değil ki dünya..ille bir şeyler olacak ,ille birileri dokunacak kanadıyla ya da kuyruğuyla hayatına bir yanından..öfkelenecek ya da seveceksin.yani özetle şöyle diyebiliriz : birilerinin iteklemesine ihtiyaç duyarak yaşıyoruz..inkar edilmeye meyilli bir konu evet
"benim kimseye ihtiyacım yok"
"hade bee..ne alaka..yanımda yöremde biri olmadan da yaşarım ben..robinson gibi..ya da cast away deki tom hanks gibi.."
(birader cast away de bi kere igereksinimi karşılayan üçüncü kişiyi oynayan bi top du..tomun ona ihtiyacı vardı."
"ikinci kişi kimdi peki",
"içindeki sesti.."
...
sorunun nerden kaynaklandığını bilmiyor insan.kendi kendine yaşanası bir mekan da değil ki dünya..ille bir şeyler olacak ,ille birileri dokunacak kanadıyla ya da kuyruğuyla hayatına bir yanından..öfkelenecek ya da seveceksin.yani özetle şöyle diyebiliriz : birilerinin iteklemesine ihtiyaç duyarak yaşıyoruz..inkar edilmeye meyilli bir konu evet
"benim kimseye ihtiyacım yok"
"hade bee..ne alaka..yanımda yöremde biri olmadan da yaşarım ben..robinson gibi..ya da cast away deki tom hanks gibi.."
(birader cast away de bi kere igereksinimi karşılayan üçüncü kişiyi oynayan bi top du..tomun ona ihtiyacı vardı."
"ikinci kişi kimdi peki",
"içindeki sesti.."
...
histerik sayıklamalar antolojısı -II
anlatmış gene: penelope - 18 Aralık 2009 Cuma
hayatımın zayi makamı öylesine rast gitmişki düşündükçe zaiatları zayi olan ömrüme zar-ı zar-ı ağlıyorum bea...
anammmmm.ne dedim ben ...
büyük ihtimalle gençlik geçiyor ya yavaş yavaş:)ondan böyle bir cümle kurasım gelmiş.zaiatlar çoğalıyor ve zihnim çöplük gibi..aklıma geldi şimdi çocukluk kabusum:)
bak anlatayım sana : çocukken kabuslarımdan biri ,izlediğim elm sokağı kabuslarının etkisiydi sanırım,kendi beynimin içine hapsolmaktı.güya benim beynim korkunç bi yermiş.büyükbabamın dediği gibi bu kadar haylaz olursam ve kendi kendime bır bır bır konuşursam kendi beynime hapsolurmuşum ,içime kapanırmışım.içime kapanmak demek büyük ihtimalle freedy amcanın dünyası gibi bi dünya olan beynimde hapsolmak demekti.o nedenle konuşma sesimi heyecanlı ve yüksek hale getirip daha da daha da ve daha da konuştum:)şimdi kendi kendime çok fazla konuştukça yine eski korkularımı hatırladım,kendi zihnime hapsolmak:)
sonra düşündüm biraz içinde neler var diye ..hani klasik "kor-kularımızla- yüz-leş-mellliiii-yyiiiiizzz"aptal uyarısı mantığıyla..evet..tütsü,tarçın kokulusundan,oğlan uyuduktan sonra salonda otur koltuğa bağdaş.....gözleri kapaa..şimdi 3 e kadar sayıcaaam,ve 3 dediğimde zihnimi görüceem..işler ters giderse yapacağım tek şey koltukta olduğumu hatırlamak ve avazım çıktığı kadar 3 demek..tamam mı..tamamm....
o halde...1...2...3.
....
bura ne lan böyleee.içine edilmiş ,aman aman bu ne dağınıklık..dur toplayalım biraz..
a a..bu önümüzdeki ay çıkacak derginin word a çıkarılmış denemeleri..her biri bi yerde..toplayalım evet bak şurda bi föy var .içine yerleştirelim..tamam peki..bu neeee..Bay M .zavallısına ait kıyafetlerin burda ne işi var..yuuuuh artıkk.adamı soyunuk hayal etmiştim geçen.benden daha dişi yürüyordu ,acaba çıplakken nası bu adam dediydim di..umarım biraz daha yürüyünce karşımda soyunuk görmem onu..iğğğğğğğ..
evet bu kıyafetleri şu ilerdeki .)çöp konteynırına atayım..beyin içine bak bee her şey var:)))
bunlar ne..özdemir asaf kitapları..anaaa "yalnızlık paylaşılmaz"..çok severdim .gri kaplı bilmem kaçıncı baskı kitabım..hem de burda il halk kütüphanesinden çaldığım jane eyre in yanında :))
şu spor ayakkabılarım..şu smaçta bana şans getiren bileklik ,şu man to man de burnumu dirsekleyen kızın saçı:)))
bunlar raflara..
bakın burda ne var.efe'nin sünnetten arta kalanııııı:)))
onu hastaneye götürürken sadece o ve ben..işte şu ekranda ..aaa dün gibi..
"-bak sanırım bişi olmayacak tamam mı..yani bunda korkacak bişey yok.anlıyor musun.
-bayıltsınlar beni söyle .
-tabii.yani korkacak bişey yok..sakin ol olur mu.
-sen nereden bileceksin ki..sen sünnet oldun mu sanki..
-ee..ee..evet ama ben de seni doğurdum..biliyor musun sen onun nasıl bişey olduğunu..insanın bööööyyyleeee..ne.neyse ..bırak şimdi ..ynındayım tamam mı..
-anne ..peki ..şeeey..benim..şeyy..bamyamın hepsini mi kesiceklerr.:)
-neyinin:))) bamyanın mı?
-bamyaya benziyor ya.işte anlasana..
-haa.tamam ..aramızda şifre bu..yoooookk.bamyan kalacak./iç ses: şimdi biri oluuum bu ne bamya mı dese cinayet çıkarırsın köfteeehor.ii bari bamya olsun bakalım/
ucundan biraz bişi..gereksiz bişi ..:))lan nerden bileyim ben neresi napılacak..hiç görmedim,hiç olmadım.."ilerde bana kızabilir düğün dernek kurmadım diye..kaç kişi davet edecektik ki..uzaklarda bi teyze..kuzenler..başka..babası mı..babası onun varlığını duyunca masraftan kaçınmamış kürtaj için randevu almıştı..hayatımızda öyle biri yok ki bizim..
vaay bee..ondan sonra yavrucuğum nasıl korktuysa 48 saat tuvalete çıkamamıştı.iki gün de davul gibi şişti parmakları bile..acile kaldırmıştım.onlar da sonda takmaya kıyamamışlardı kocaman bi leğene sıcak su koyup oturtmuşlardı bizimkini içine ..o ağlarken kaç tane hasta bakıcı kaç hemşire kaç doktor gece yarısı :) suyla oynata oynata çocuğu işetmişlerdi:) mutlu son gerçekleşince herkes bi tezahurat bi alkış kıyamet...çocuk bu kez de kopan gürültüye deli gibi ağlamıştı:)))
..
okulll..dersler..hocalarr..fırlamalıklar..ilk işim:))şaraplar..bu ne çok şişe..en yakın zamanda karaciğerimi kontrol ettireyim bi..
evet...rahatlamış hissettim kendimi..
bakalım bakalım bakalıııımmm.ilerisi daha tozlu daha izbe ..bu odaya girmesem daha iyi sanki..bu bizim eski ev..aşağıda ,bahçedeyim..necmiye teyze elimden tutmuş.herkes çok üzgün.büyükannem ve büyükbabam bir taksiden indiler..onların inmesiyle de etraftki herkes ağlamaya başladı.sonra bişeyler oldu...bişeyler konuşuldu..o benmiyim orda oturan..çok küçüğüüm.."geel küçüğüüm buraya.."
büyükbabam saçlarımdan öptü.büyükannem kucağına aldı beni..necmiye teyzenin kocası adem amcanın buz mavisi doğan arabasıyla otobüs terminaline geldik.ardımıza bakarak..
...puuufff..uzaklaşan araba...ağlayayn büyükanne...saçlarımı okşayan komşu...1...uzaklaşan araba..buz mavi..yol..2.....annem..babam...3..........
......
nerde sigaram benim....
anammmmm.ne dedim ben ...
büyük ihtimalle gençlik geçiyor ya yavaş yavaş:)ondan böyle bir cümle kurasım gelmiş.zaiatlar çoğalıyor ve zihnim çöplük gibi..aklıma geldi şimdi çocukluk kabusum:)
bak anlatayım sana : çocukken kabuslarımdan biri ,izlediğim elm sokağı kabuslarının etkisiydi sanırım,kendi beynimin içine hapsolmaktı.güya benim beynim korkunç bi yermiş.büyükbabamın dediği gibi bu kadar haylaz olursam ve kendi kendime bır bır bır konuşursam kendi beynime hapsolurmuşum ,içime kapanırmışım.içime kapanmak demek büyük ihtimalle freedy amcanın dünyası gibi bi dünya olan beynimde hapsolmak demekti.o nedenle konuşma sesimi heyecanlı ve yüksek hale getirip daha da daha da ve daha da konuştum:)şimdi kendi kendime çok fazla konuştukça yine eski korkularımı hatırladım,kendi zihnime hapsolmak:)
sonra düşündüm biraz içinde neler var diye ..hani klasik "kor-kularımızla- yüz-leş-mellliiii-yyiiiiizzz"aptal uyarısı mantığıyla..evet..tütsü,tarçın kokulusundan,oğlan uyuduktan sonra salonda otur koltuğa bağdaş.....gözleri kapaa..şimdi 3 e kadar sayıcaaam,ve 3 dediğimde zihnimi görüceem..işler ters giderse yapacağım tek şey koltukta olduğumu hatırlamak ve avazım çıktığı kadar 3 demek..tamam mı..tamamm....
o halde...1...2...3.
....
bura ne lan böyleee.içine edilmiş ,aman aman bu ne dağınıklık..dur toplayalım biraz..
a a..bu önümüzdeki ay çıkacak derginin word a çıkarılmış denemeleri..her biri bi yerde..toplayalım evet bak şurda bi föy var .içine yerleştirelim..tamam peki..bu neeee..Bay M .zavallısına ait kıyafetlerin burda ne işi var..yuuuuh artıkk.adamı soyunuk hayal etmiştim geçen.benden daha dişi yürüyordu ,acaba çıplakken nası bu adam dediydim di..umarım biraz daha yürüyünce karşımda soyunuk görmem onu..iğğğğğğğ..
evet bu kıyafetleri şu ilerdeki .)çöp konteynırına atayım..beyin içine bak bee her şey var:)))
bunlar ne..özdemir asaf kitapları..anaaa "yalnızlık paylaşılmaz"..çok severdim .gri kaplı bilmem kaçıncı baskı kitabım..hem de burda il halk kütüphanesinden çaldığım jane eyre in yanında :))
şu spor ayakkabılarım..şu smaçta bana şans getiren bileklik ,şu man to man de burnumu dirsekleyen kızın saçı:)))
bunlar raflara..
bakın burda ne var.efe'nin sünnetten arta kalanııııı:)))
onu hastaneye götürürken sadece o ve ben..işte şu ekranda ..aaa dün gibi..
"-bak sanırım bişi olmayacak tamam mı..yani bunda korkacak bişey yok.anlıyor musun.
-bayıltsınlar beni söyle .
-tabii.yani korkacak bişey yok..sakin ol olur mu.
-sen nereden bileceksin ki..sen sünnet oldun mu sanki..
-ee..ee..evet ama ben de seni doğurdum..biliyor musun sen onun nasıl bişey olduğunu..insanın bööööyyyleeee..ne.neyse ..bırak şimdi ..ynındayım tamam mı..
-anne ..peki ..şeeey..benim..şeyy..bamyamın hepsini mi kesiceklerr.:)
-neyinin:))) bamyanın mı?
-bamyaya benziyor ya.işte anlasana..
-haa.tamam ..aramızda şifre bu..yoooookk.bamyan kalacak./iç ses: şimdi biri oluuum bu ne bamya mı dese cinayet çıkarırsın köfteeehor.ii bari bamya olsun bakalım/
ucundan biraz bişi..gereksiz bişi ..:))lan nerden bileyim ben neresi napılacak..hiç görmedim,hiç olmadım.."ilerde bana kızabilir düğün dernek kurmadım diye..kaç kişi davet edecektik ki..uzaklarda bi teyze..kuzenler..başka..babası mı..babası onun varlığını duyunca masraftan kaçınmamış kürtaj için randevu almıştı..hayatımızda öyle biri yok ki bizim..
vaay bee..ondan sonra yavrucuğum nasıl korktuysa 48 saat tuvalete çıkamamıştı.iki gün de davul gibi şişti parmakları bile..acile kaldırmıştım.onlar da sonda takmaya kıyamamışlardı kocaman bi leğene sıcak su koyup oturtmuşlardı bizimkini içine ..o ağlarken kaç tane hasta bakıcı kaç hemşire kaç doktor gece yarısı :) suyla oynata oynata çocuğu işetmişlerdi:) mutlu son gerçekleşince herkes bi tezahurat bi alkış kıyamet...çocuk bu kez de kopan gürültüye deli gibi ağlamıştı:)))
..
okulll..dersler..hocalarr..fırlamalıklar..ilk işim:))şaraplar..bu ne çok şişe..en yakın zamanda karaciğerimi kontrol ettireyim bi..
evet...rahatlamış hissettim kendimi..
bakalım bakalım bakalıııımmm.ilerisi daha tozlu daha izbe ..bu odaya girmesem daha iyi sanki..bu bizim eski ev..aşağıda ,bahçedeyim..necmiye teyze elimden tutmuş.herkes çok üzgün.büyükannem ve büyükbabam bir taksiden indiler..onların inmesiyle de etraftki herkes ağlamaya başladı.sonra bişeyler oldu...bişeyler konuşuldu..o benmiyim orda oturan..çok küçüğüüm.."geel küçüğüüm buraya.."
büyükbabam saçlarımdan öptü.büyükannem kucağına aldı beni..necmiye teyzenin kocası adem amcanın buz mavisi doğan arabasıyla otobüs terminaline geldik.ardımıza bakarak..
...puuufff..uzaklaşan araba...ağlayayn büyükanne...saçlarımı okşayan komşu...1...uzaklaşan araba..buz mavi..yol..2.....annem..babam...3..........
......
nerde sigaram benim....
GİZLİ KAYITLAR
anlatmış gene: penelope - 14 Aralık 2009 Pazartesi
"Bekâr anneleri koruma ve yardımlaşma ve onları tatile gönderme derneği talebi için iş bu dilekçe tarafımdan yazılmış olup, gördüğüm lüzum üzerine yayınlanmıştır. İmmm---daaaaattt."
Şarkıdaki gibi ki kendisi benim bi kaç yazımda da bahsettiğim ortalıktan el ayak çekildiğinde ve evdeki sükün gecenin hüznüyle birleştiğinde, mutfak balkonundan kilidi özenle açılmış yangın merdiveni basamağında kırmızı kısa marlboro ve kırmızı
quarto ventos 2005 eşliğinde sar başa sar başaa dinlediğim üç beş şarkıdan biridir, neyse işte bula bula bu klibi bulduğum şarkı gibi kavruk bi çocukluk, savruk bi gençlik... Yetişkinliğimden hiç hayır yok :))
çalıştığım kurum daha da daha da reklam yapmak için ,"bakııııınnnn bunlarıdaaa yapıyoruuuz bbböööööyllleece biz yaaptııııkk" demek için ve açıkçası ortakları oldukları basımevine peşkeş çekilmiş bir niyetle , müşterileri için 4 ayda bir yayınlanacak bi dergi çıkardı.Aslında koordinasyon merkezinde yönetici asistanı olan bana, ne ..oktan anlıyorsam editörlük verdiler..Maaş arttı eyvallah,"editör" başlığı altında ismimizin yazması da hoş tabii.ama ...ilk sayısı 4 ay önce çıkan dergi için kepaze olmamak adına gece ve gündüz ve gece ve gündüz çalıştım.Kendi çektiğim resimleri bile kullandım.. Grafik tasarım için adeta Cemil İpekçi’yle çalışıyormuşum hissine kapıldığım Bay M. nedeniyle de saatlerimi, dakikalarımı sert kahve ve sigarayla matbaa köşelerinde geçirdim. Sonunda iyi kötü bi dergi çıktı. Kurum için muhteşem bir reklâmdı tabii. Benzer kurumların değil dergi, broşürleri bile yokken bu iyi reklamdı tabii. Patronum içinse ileride atılmak istediği ve şimdiden benzersiz (!) girişimlerde bulunduğu siyasi arena için bulunmaz bir reklâmdı. Dergiyi tüm protokole ve diğer şehirlerdeki meslektaşlarımıza, ilgili kurum ve kuruluşlara yolladık. Tebrik telefonları, siparişler...
Ve evet bitti derken öyle bişey başladı kii: İ-KİN-Cİ SAAAA-YIII
ve aklımda konu yok..tamam bir iki var ama o kadar işte bir ve ikiii..aynı kabus yeniden başladı.ve yıllar önce yaşar söylemişti :/"bu ilk albümün ve albümün iyi değil " dendiğinde gayet ukalaca dönüp şafak Karaman'a : ne iyi..insan bi kez muhteşem bi albüm yapar.onun da ilk albüm olması korkunç olurdu" demişti..şimdi ukalalık saymazsan işte bu derginin ilk sayısı mükemmel oldu.ikinci sayıya bişey kalmadı .ne halt edicem şimdi ben.kafam patlayacak....
Ve yoğun günün ardından zırrrrrr telefon:
"penelope hanım..bu akşam fanfinifinfonumla buluşacağız da yıldönümümüz malumm..erken çıkabilir miyim ..eve erken gelebilir misiniiizz."
" külkedisii(bu onun adı bu blogda) şekerim bir saat daha verebilir misin bana ..inan telafi edeceğim.çok sıkıntılı bi dönem biliyorsun.."
"ama..ama ..ama..bik bik bik .bla bla bla..çan çan çan "
"tamam bak canım.şimdi mesela telefonda harcadığımız zamanda ben bi iki iş daha halledebilirdim .yani hemen işe döneyim ben..bak..."
"penelope hanıım..bakın hem efe kocaman adam..kendi bşına kalabilir bi iki saat .valla çıkmalıyım ben.yerimizi bile ayırdık.."
"külkedisi.ama ..bana bi kaç saat..."
"ama... Ama... uuuggghhhhhhaaaahhhh"
"tamam peki çık..ama kapıyı kilitlesin efe'ye söyle..ve hatta telefona verir misin oğlumu."
..
"anne."
“heeey ..delikanlı..külkedisi ablan çıkmalıymış..benim de işim biraz uzun sürecek..nasıl yapsak..şey kalabilir misin .”?
"anneeee.lütfen artıık.alt katta ki böcük bile tek kalabiliyor.senin yüzünden pısırık olucam.hayatımla oynuyosun bak.."
"yok ,olur mu ..kalabileceğini biliyorum ama .."
aallahım neler oluyor bana .büyükbabam "biz sana güveniyoruz çevreye güvenmiyoruz " dediğinde bütün çevreyle yatasım gelirdi.şimdi ben de mii...hayıırr..toparlan penelope..
"tamam ..ama kapıyı kilitle olur mu..yemeğini ye..kombiyi kapat..gelirim birazdan .yat istersen ve film izle ..hemen ordayım .."
"annee..bi git yaaa"
"ne beee"
"aloo..alooo..sesin gelmiyo anne..aloo..anne..anneee..hay allah annemin sesi kesildi külkedisi ablaa..kapatayım barii".şaaakkk
eşşşek sıpası..kime çekti bilmem ki..nerden bulur.ona güvendiğimi göstereyim istiyorum ama korkuyorum ..o kadar kıymetli o kadar değerli ki..
.....
bay M .bence bu resim ürünü fazla yansıtmıyor..yani sanatsal değerine bişey diyemem tabii.ama müşteri portföyünü göze alırsanız bence ürün üzerinde şeyyetsek.."
"AAAA ama ben bu şartlarda çalışammam .."
"Bay m...Bay m..bakın.."
"ama her şeye müdahele ediyorsunuz olmzki canıım."
"bakın bay m..ürünü ön plana çıkarmalıyız ve olayı abartmayalım.anlıyor musunuz .sonuçta yılın dergisi ödülü almayacağız..yani picasso tabloları gibi işlemenin ne anlamı var .iş makinası resmi koyucan şuraya ve teknik özellik..şeeysii"
"ama estetik olmalı ..şu olmalı..bu olmalı..biraz suyundan ..yanına pilav..hebe hebe hebe bik bik bik ..."
(saat kaç...efe...kapıyı açık unutmuş olabilir mi..bu adamla çalışamam herhalde..yemek yedi mi..ee şimdi bu adamı nası ikna etmeli...kombiyi kapattı mı..banyo yyapası tuttuysa..nasıl bir anneyim ben..ne işim var burda...yarın raporları vermeliyim..on günde nasıl hazır olur ki bu dergi..eve arkadaşını çağırmış olabilir mi..giderek büyükanneme mi benziyorum..burda kalamam .bu adam yarın patronu arar şimdi bi iki laf sokuversem..gitmem gerek.kapıyı çalan olsa hemen açar da sıpa..sus be adam .gitmeliyim....sus..suss..puuufffff)
"bay M.tamam bırakıyoruz..nerde çantam benim"
"bakın benim yarın başka bi iş için randevum var ..ya bu gün bitiricez ya da bi hafta sonra."
"gitmem gerek ."
"bakın penelope ..ben bu şekilde...."
"çalışma lütfen beee.offf beeee..natıonal geographıc mi hazırlıyosun bana mübarek..lütfen çalışma..dünyanın parasını verdik iki kıçı kırık dergi için be..bırak ..istemıyorum senle çalışmak ben ...."
....
zıırrrrrr.
zırrrrr.zırrrr
"anneee..hayırdır alacaklı gibi çalıyosun kapıyı.."
"neden kim olduğumu sormadın..hemen kapı açıyosun ..ya ben bi hırsız olsaydım ..ya katil filan olsaydım.."
"anneeee.abartma ya..başka kimse böyle kapı çalmaz. bu saatte."
"nasıl emin olabiliyorsun efe..kaç kez tembih etmeliyim..bak endişelenmekte haklıymışım.."
"anneee..offff"
"anne of nedir küçük bey..anne offf nee."
"anne ..bu işten ayrıl lütfen .psikoljın bozuldu.çok iyi bi kadındın sen"
"aaa demek öyle iyi bi kadındın..şimdi...peki ya şimdiii.."
"blair cadısı gibisin.."
"..."
"..."
"seyrettin mi onu sen.."
":))) heralde yani.."
"allah bilir halka yı da seyrettin."
"halka 1, iki, üç"
"tırsmadın mı"
"ne tırsıcam..o benden tırssın.."
"demek ona benziyorum"
"bazan ."
"ne zaman "
"demin mesela."
"...
"..."
gel buraya.....
......
ona endişelendiğim için nedenlerimden bahsettim..o daha dikkatli olacağına ben de uyuzlaşmayacağıma söz verdim..anlaştık.ve film izledik beraber..izlerken uyumuş..
o artık bi delikanlı..ben 20 yaşında anne oldum.aptalcaydı.öğrenciydim bi de..okul bittiğinde ayrıldık babasından zaten o var diye evlenmiştik.şimdi 13 yaşında..
ve ..kokusu..gülüşü...yakışıklılığı..benim gibi değil o..ben hayta nın tekiydim.o tam bir beyefendi..ben laf sokmaz iş bitirirdim .(örn: şuna bak şuna ..kız mı oğlan mı..hödö hödö de hödö hödö diyen apartman yöneticisi kemal amcanın kapı önündeki ayakkabıların arkadaşın köpeklerinin pisliklerini doldurmuştum ..gibi..:/)ama o bi cümle kuruyor kurduğu cümle dünya çevresinde bi dönüyor önce bi kaç yıldızı selamladıktan sonra gelip muhattabını tam 360 derece kendi ekseni etrafında çeviriyorr. yediği yemeklere bu yediğim en güzel ikinci filan yemek ,der .ben de "ilkini nerde yedin sıpa" derim.o da bakar "onu daha yemedim " der..tabi ister istemez saldırırım ben de ona..
mucize gibi bişey o benim hayatımda..
ben hayatta hiç bişeyi güzel yapmadım ..ama yaptığım en güzel şey kollarımda uyuyor..
Şarkıdaki gibi ki kendisi benim bi kaç yazımda da bahsettiğim ortalıktan el ayak çekildiğinde ve evdeki sükün gecenin hüznüyle birleştiğinde, mutfak balkonundan kilidi özenle açılmış yangın merdiveni basamağında kırmızı kısa marlboro ve kırmızı
quarto ventos 2005 eşliğinde sar başa sar başaa dinlediğim üç beş şarkıdan biridir, neyse işte bula bula bu klibi bulduğum şarkı gibi kavruk bi çocukluk, savruk bi gençlik... Yetişkinliğimden hiç hayır yok :))
çalıştığım kurum daha da daha da reklam yapmak için ,"bakııııınnnn bunlarıdaaa yapıyoruuuz bbböööööyllleece biz yaaptııııkk" demek için ve açıkçası ortakları oldukları basımevine peşkeş çekilmiş bir niyetle , müşterileri için 4 ayda bir yayınlanacak bi dergi çıkardı.Aslında koordinasyon merkezinde yönetici asistanı olan bana, ne ..oktan anlıyorsam editörlük verdiler..Maaş arttı eyvallah,"editör" başlığı altında ismimizin yazması da hoş tabii.ama ...ilk sayısı 4 ay önce çıkan dergi için kepaze olmamak adına gece ve gündüz ve gece ve gündüz çalıştım.Kendi çektiğim resimleri bile kullandım.. Grafik tasarım için adeta Cemil İpekçi’yle çalışıyormuşum hissine kapıldığım Bay M. nedeniyle de saatlerimi, dakikalarımı sert kahve ve sigarayla matbaa köşelerinde geçirdim. Sonunda iyi kötü bi dergi çıktı. Kurum için muhteşem bir reklâmdı tabii. Benzer kurumların değil dergi, broşürleri bile yokken bu iyi reklamdı tabii. Patronum içinse ileride atılmak istediği ve şimdiden benzersiz (!) girişimlerde bulunduğu siyasi arena için bulunmaz bir reklâmdı. Dergiyi tüm protokole ve diğer şehirlerdeki meslektaşlarımıza, ilgili kurum ve kuruluşlara yolladık. Tebrik telefonları, siparişler...
Ve evet bitti derken öyle bişey başladı kii: İ-KİN-Cİ SAAAA-YIII
ve aklımda konu yok..tamam bir iki var ama o kadar işte bir ve ikiii..aynı kabus yeniden başladı.ve yıllar önce yaşar söylemişti :/"bu ilk albümün ve albümün iyi değil " dendiğinde gayet ukalaca dönüp şafak Karaman'a : ne iyi..insan bi kez muhteşem bi albüm yapar.onun da ilk albüm olması korkunç olurdu" demişti..şimdi ukalalık saymazsan işte bu derginin ilk sayısı mükemmel oldu.ikinci sayıya bişey kalmadı .ne halt edicem şimdi ben.kafam patlayacak....
Ve yoğun günün ardından zırrrrrr telefon:
"penelope hanım..bu akşam fanfinifinfonumla buluşacağız da yıldönümümüz malumm..erken çıkabilir miyim ..eve erken gelebilir misiniiizz."
" külkedisii(bu onun adı bu blogda) şekerim bir saat daha verebilir misin bana ..inan telafi edeceğim.çok sıkıntılı bi dönem biliyorsun.."
"ama..ama ..ama..bik bik bik .bla bla bla..çan çan çan "
"tamam bak canım.şimdi mesela telefonda harcadığımız zamanda ben bi iki iş daha halledebilirdim .yani hemen işe döneyim ben..bak..."
"penelope hanıım..bakın hem efe kocaman adam..kendi bşına kalabilir bi iki saat .valla çıkmalıyım ben.yerimizi bile ayırdık.."
"külkedisi.ama ..bana bi kaç saat..."
"ama... Ama... uuuggghhhhhhaaaahhhh"
"tamam peki çık..ama kapıyı kilitlesin efe'ye söyle..ve hatta telefona verir misin oğlumu."
..
"anne."
“heeey ..delikanlı..külkedisi ablan çıkmalıymış..benim de işim biraz uzun sürecek..nasıl yapsak..şey kalabilir misin .”?
"anneeee.lütfen artıık.alt katta ki böcük bile tek kalabiliyor.senin yüzünden pısırık olucam.hayatımla oynuyosun bak.."
"yok ,olur mu ..kalabileceğini biliyorum ama .."
aallahım neler oluyor bana .büyükbabam "biz sana güveniyoruz çevreye güvenmiyoruz " dediğinde bütün çevreyle yatasım gelirdi.şimdi ben de mii...hayıırr..toparlan penelope..
"tamam ..ama kapıyı kilitle olur mu..yemeğini ye..kombiyi kapat..gelirim birazdan .yat istersen ve film izle ..hemen ordayım .."
"annee..bi git yaaa"
"ne beee"
"aloo..alooo..sesin gelmiyo anne..aloo..anne..anneee..hay allah annemin sesi kesildi külkedisi ablaa..kapatayım barii".şaaakkk
eşşşek sıpası..kime çekti bilmem ki..nerden bulur.ona güvendiğimi göstereyim istiyorum ama korkuyorum ..o kadar kıymetli o kadar değerli ki..
.....
bay M .bence bu resim ürünü fazla yansıtmıyor..yani sanatsal değerine bişey diyemem tabii.ama müşteri portföyünü göze alırsanız bence ürün üzerinde şeyyetsek.."
"AAAA ama ben bu şartlarda çalışammam .."
"Bay m...Bay m..bakın.."
"ama her şeye müdahele ediyorsunuz olmzki canıım."
"bakın bay m..ürünü ön plana çıkarmalıyız ve olayı abartmayalım.anlıyor musunuz .sonuçta yılın dergisi ödülü almayacağız..yani picasso tabloları gibi işlemenin ne anlamı var .iş makinası resmi koyucan şuraya ve teknik özellik..şeeysii"
"ama estetik olmalı ..şu olmalı..bu olmalı..biraz suyundan ..yanına pilav..hebe hebe hebe bik bik bik ..."
(saat kaç...efe...kapıyı açık unutmuş olabilir mi..bu adamla çalışamam herhalde..yemek yedi mi..ee şimdi bu adamı nası ikna etmeli...kombiyi kapattı mı..banyo yyapası tuttuysa..nasıl bir anneyim ben..ne işim var burda...yarın raporları vermeliyim..on günde nasıl hazır olur ki bu dergi..eve arkadaşını çağırmış olabilir mi..giderek büyükanneme mi benziyorum..burda kalamam .bu adam yarın patronu arar şimdi bi iki laf sokuversem..gitmem gerek.kapıyı çalan olsa hemen açar da sıpa..sus be adam .gitmeliyim....sus..suss..puuufffff)
"bay M.tamam bırakıyoruz..nerde çantam benim"
"bakın benim yarın başka bi iş için randevum var ..ya bu gün bitiricez ya da bi hafta sonra."
"gitmem gerek ."
"bakın penelope ..ben bu şekilde...."
"çalışma lütfen beee.offf beeee..natıonal geographıc mi hazırlıyosun bana mübarek..lütfen çalışma..dünyanın parasını verdik iki kıçı kırık dergi için be..bırak ..istemıyorum senle çalışmak ben ...."
....
zıırrrrrr.
zırrrrr.zırrrr
"anneee..hayırdır alacaklı gibi çalıyosun kapıyı.."
"neden kim olduğumu sormadın..hemen kapı açıyosun ..ya ben bi hırsız olsaydım ..ya katil filan olsaydım.."
"anneeee.abartma ya..başka kimse böyle kapı çalmaz. bu saatte."
"nasıl emin olabiliyorsun efe..kaç kez tembih etmeliyim..bak endişelenmekte haklıymışım.."
"anneee..offff"
"anne of nedir küçük bey..anne offf nee."
"anne ..bu işten ayrıl lütfen .psikoljın bozuldu.çok iyi bi kadındın sen"
"aaa demek öyle iyi bi kadındın..şimdi...peki ya şimdiii.."
"blair cadısı gibisin.."
"..."
"..."
"seyrettin mi onu sen.."
":))) heralde yani.."
"allah bilir halka yı da seyrettin."
"halka 1, iki, üç"
"tırsmadın mı"
"ne tırsıcam..o benden tırssın.."
"demek ona benziyorum"
"bazan ."
"ne zaman "
"demin mesela."
"...
"..."
gel buraya.....
......
ona endişelendiğim için nedenlerimden bahsettim..o daha dikkatli olacağına ben de uyuzlaşmayacağıma söz verdim..anlaştık.ve film izledik beraber..izlerken uyumuş..
o artık bi delikanlı..ben 20 yaşında anne oldum.aptalcaydı.öğrenciydim bi de..okul bittiğinde ayrıldık babasından zaten o var diye evlenmiştik.şimdi 13 yaşında..
ve ..kokusu..gülüşü...yakışıklılığı..benim gibi değil o..ben hayta nın tekiydim.o tam bir beyefendi..ben laf sokmaz iş bitirirdim .(örn: şuna bak şuna ..kız mı oğlan mı..hödö hödö de hödö hödö diyen apartman yöneticisi kemal amcanın kapı önündeki ayakkabıların arkadaşın köpeklerinin pisliklerini doldurmuştum ..gibi..:/)ama o bi cümle kuruyor kurduğu cümle dünya çevresinde bi dönüyor önce bi kaç yıldızı selamladıktan sonra gelip muhattabını tam 360 derece kendi ekseni etrafında çeviriyorr. yediği yemeklere bu yediğim en güzel ikinci filan yemek ,der .ben de "ilkini nerde yedin sıpa" derim.o da bakar "onu daha yemedim " der..tabi ister istemez saldırırım ben de ona..
mucize gibi bişey o benim hayatımda..
ben hayatta hiç bişeyi güzel yapmadım ..ama yaptığım en güzel şey kollarımda uyuyor..
histerik sayıklamalar antolojısı -I
anlatmış gene: penelope - 9 Aralık 2009 Çarşamba
dünyanın hangi yerindeyse ,o birilerinin boşaltmak için kullandığı kapı, onu bilen var mı aranızda..hani "eeeehhh yeter beee " deyip çıkmak istediğimizde kullanılabilecek bi kapı..yani hani yangın merdivenleri olmasa da olur..kapı yahu..atlayıveririz çıkınca..
bazan -ki bu aralar sıklıkla desem uygun düşer- o kapıya ihtiyacım oluyor..yok mu bu dünya gemisinde imdat kolu!
saçma sapan bireylerin ,birey birey ve grup olarak yaptığı saçmalıklardan sıkıldım artık.ölen gençlerden ...öldüren gençlerden...düzen dedikleri düzensiz fiillerden ..yerçekimli ruyalardan da sıkıldım ..uçsun ,uzay boşluğunda asılı kalsın istiyorum eskisi gibi ,ama düşlerim de yerçekimine karşı koyamıyor ve sağlam sağlam yere basıyor ,gerçekleri kabul edip havalanmıyor fazla ..ve beni öldürüyor bu durum.
daimi sıkıntılarımdan kurtulmak istiyorum artık..anlamsızlıktan sıkıdım.ki hayal etmek güzeldi bu yaşları ,her şey daha iyi olacaktı ,kendi kararlarımı verecektim ve mutlu olacaktım ..kendi evim ,kendi hayatım sevimli bir labrador ,kitaplar müziklerim ...filmler...öyle olmalıydı ..hesapların karıştığı bölümü hatırlayamıyorum ama bir yerde hata var..şıkları mı kaydırdım..çoktan seçmeli olmalıydı bu sınav..yorum soruları ve paragraflar bu kadar geniş olmamalıydı ,okuduk süre mi yetmedi...
bazan -ki bu aralar sıklıkla desem uygun düşer- o kapıya ihtiyacım oluyor..yok mu bu dünya gemisinde imdat kolu!
saçma sapan bireylerin ,birey birey ve grup olarak yaptığı saçmalıklardan sıkıldım artık.ölen gençlerden ...öldüren gençlerden...düzen dedikleri düzensiz fiillerden ..yerçekimli ruyalardan da sıkıldım ..uçsun ,uzay boşluğunda asılı kalsın istiyorum eskisi gibi ,ama düşlerim de yerçekimine karşı koyamıyor ve sağlam sağlam yere basıyor ,gerçekleri kabul edip havalanmıyor fazla ..ve beni öldürüyor bu durum.
daimi sıkıntılarımdan kurtulmak istiyorum artık..anlamsızlıktan sıkıdım.ki hayal etmek güzeldi bu yaşları ,her şey daha iyi olacaktı ,kendi kararlarımı verecektim ve mutlu olacaktım ..kendi evim ,kendi hayatım sevimli bir labrador ,kitaplar müziklerim ...filmler...öyle olmalıydı ..hesapların karıştığı bölümü hatırlayamıyorum ama bir yerde hata var..şıkları mı kaydırdım..çoktan seçmeli olmalıydı bu sınav..yorum soruları ve paragraflar bu kadar geniş olmamalıydı ,okuduk süre mi yetmedi...
DÜZ GİDENE ÇENTİK..
anlatmış gene: penelope - 6 Aralık 2009 Pazar
we are the world....
we are the chıldren...
diye nakaratıyla söylerdi hani biz çocukken ünlüler.mıcahel jackson (rahmetli)ve lionel rıcchıe yazmıştı şarkıyı,ünlü amerikalı şarkıcılar da seslendirmişti.hani sonunda fiyasko olmuştu ,millet dava üstüne dava açmıştı şarkıya .zira çok para kazanmıştı plak ,50 milyon dolar gibi bişeydi ama amacı etiopya'daki açlık olan bu organizasyon sonucunda,etiopya da hala açlar vardı.para ne olmuştu bilen yok diyelim biz..
neyse aklıma geldi izledim yeniden .Düz giden gidişata bir çentik attım gibi...klipte şimdilerin klasiklere kaçmış şarkıcılarını gördüm ,zamanın hızla geçişi şaşırttı beni.o zamanlar iğrenç saç modelleri varmış be..ne öyle o tarak görmemiş saçlar..ama yine benimkisiler her zamanki gibi muhteşemlermiş.cyndi luper,BOB DYLON,Bruce Springsteen muhteşemlermiş o zamanlarda da..gördüğüme sevindim onları..ama ne kadar da gençmişler.
bazan zamanın hızla akıp gitmesi acıklı bişey ..ama hiç geçmemesi korkunç!
BENİ BANA GÜLÜMSETEN BİRKAÇ KIRIK ANI İŞTE
anlatmış gene: penelope - 26 Kasım 2009 Perşembe
bi kaç gün önce okumaya başladığım sıkı bir blog ,bu gün eğlendirdi beni çok.saatlerce sondan başa doğru okudum ve bi kısmına uzun uzun yorumlar yaptım.sevgili yazar ,kafayı sıyırmazsa yazdım valla.artık bilmiyorum tepkisini:))
okurken onun bahsettiği ilk aşkına dair yazısıyla beni taaaa nuh -u nebiden kalmış dönemlerime götürdü.ilk aşklar..burdaki çoğul takısı seni hakkımda kötü düşünmeye sevk etmesin .aşk dedimse bak anlatayım:
-işte ilk aşkım Ekrem..sarı saçlı hemde ne sarı ..öyle baby-face dedikleri cinsten bişey.ama tabi yaş 7-8 ondan da olbilir o baby -face halleri..işte komşu evlerdeyiz.dar taş döşeli sokak..tabi ben hep onla evleneceğimi düşünüyorum.Anne ve baba hayattan uçup gitmiş,büyükbaba ve büyükanne ile ben..bu iki ihtiyarın elinden :))) evlenince, kendi evim olunca kurtulucam ..hem de ekrem'le..hangi dürtülerse artık , bi gün bunu kolundan tutup zorla götürdüm bodruma ,öptüm bi de üstelik dudağından :) o da ağlamaya başladı..tabi telaşlandım ben de o ağlayınca
-sussana ya ..tamam daha yapmiicam
-aaaaaeeeaaağğğğğhhh
-ya bi sus tamam yaa.
gerizekalı ,annesine söylemiş ,annesi de kulaklarımdan iiiyice eşek kulağı kıvamına gelene dek çekmişti..bi kaç yıl içinde taşındılar .sonra da teee lise dönemlerime kadar görmedim Ekrem beyzade'yi.lise döneminde mahallemizdeki bi akrabalarını ziyaret için gelmişlerdi ve biz sokakta karşılaştık.çocukluk arkadaşlarımız hep birlikte kaldırım başında konuşuyorduk işte.hiç bakamıyorum ama Ekrem'e. yani direkt aklıma geliyor yaptığım ,umarım unutmuştur diye düşünüyordum.herkes bir tarafa doğru dağılmaya başlayınca eve gideyim ben de artık diyerek ayrıldım.Benimle geldi.dialog şu:
-güzel günlerdi.
-ya ..öyleydi.
-sen beni öpmüştün bi bodruma sokup..
-aa evet sen de ağlamıştın.
-hatırlatma lütfen..peki ,şimdi ...rövanşı olabilir mi..
-höööönkkkkk
..bu en ilk aşk işte..sonra lisede aşık oldum ben,ilk kez sigara içtim..ilk kez kırmızı şarap içtim..efkara bak be..sebep de şu.ben ondan hoşlanıyorum ,kalbim yerinden çıkacak kadar çarpıyor.ama benim en kral arkadaşım da ondan hoşlanıyor.şimdi ilk söyleyen o olduğu için ,bişey söyleyemıyorum.öyle bir dönem geriden geriden sevdim ben birol'u.ne zaman bana doğru baksa kafamı başka tarafa çevirdim.ne ki 15-16 yaşındayız ,öylesine temiz çocuklarız bi de ./yeni türkünün şarkısı geldi aklıma:" çocuklardık ,parlak yıldızlardık o zaman..ay büyülüydü yakamoz deniz,ardından koştuğumuz son baharlarrrr"
bi kez maçımız vardı,voleybol oynardım okul takımında.maça gelmişlerdi..yukardan sahaya doğru seslenmişti ,tam filenin önündeyken ben:
"penelopeee"
kafamı çevirdim sesin yönüne.göz göze geldik kafama top çarptı.beynime daha doğrusu..
maçtan sonra eve dönerken kafamda bi ,kaşımda bi şişlikle,yanıma geldi.çok özür diledi.birlikte yürümeyi teklif etti.bizi okula götürecek minibüse rica ettik ,eşofmanlarla ,o halimle maç sonrası okula kadar yürüdük onla.okul görünene kadar da sadece yürüdük.hiç bir şey konuşmadan.okul görününce "dur" dedi.durdum ben de.
o zamanlar çıkmak vardı.o da yeni çıkmıştı.bizden bi önce " arkadaşlık teklif etmek " deniyordu ona.bi şekilde olduk işte arkadaş..sevgili neyse..sonra benim depresif ,özgürlüüük manyaklığım depreşti.üniversite sınavları vardı/ki o zaman iki basamaklıydı :öss ve öys.üstelik şimdiki gibi" önce sınava gir, sonucu gelince, sonucuna göre yer seç" değildi.sınava giriyordun ,ikinciye hak kazanıyordun; ikinci sınava girmeden önce de 22 tercih hakkını yapıyordun.sınavdan sonra sana bildiriliyordu "tercihlerinie yerleştirilemediniz ya da yerleştirldiniz." o nedenle hedefe kilitlenmek gerekiyordu ,birbirimizin aklını meşgul ediyorduk.bitmeliydi .bitti.
-öğleden sonra dersin var mı
-var evet ..ama mühim değil .nooldu
-konuşalım mı azcık
-dersten kaçalım yani
-kaçalım ..ya şimdi konuşucaz zaten ya da hiç..
-hiç konuşmayalım o halde
-konuşsak daha iyi
-peki..bekle geliyorum ben .
...
-nereye gidelim..her zamanki yere..
-yok hayır.medreseye gidelim.medrese evet.
-emin misin ..
-ee..eevet .
her zamanki yere gidersek ,muhtemelen, bu saat ders saati olduğu için boş olur mekan ve öpüşebiliriz.öpüşürsek ayrılamayız./ilk kez orda öpüştüm.çok acemiceydi,çok da güzeldi .temizdi çünkü.sadece öpüşmekti..kalbi yerinden çıkıcaktı zaten.sanki ben daha rahattım.sanki daha önce öpüşmüşüm gibi.(aman yaa o zaman 7 yaşındaydım bi keree ilk onu sayacaksan )ve sanırım yine ilk hareketi ben yapmıştım.
sonra ..sonra klasik çocukça ayrılık muhabbeti.ayrılalım dedim, pekii dedi.ısrar etmedi .nedenini sormadı.hani dünden hazırmış gibi.sadece bi sigara içeyim ben dedi ve iki dakika ayrıldı yanımdan .sonra geldi ,diğer dersi kaçırmayalım dedi ve okula döndük beraber..sonra karşılaşmamak için çok çabaladık.zaten dershanelere gidiyorduk artık farklı farklı..yaklaşık 6 ay kadar geçti.derslerle yoğundu kafalar..bi gün ..dayanamadım ders sıktı, canım burnumda.evde zaten sıkıntı ..annem yaşasın istediğim bi andı..ona anlatsaydım mesela..belkı tavsiyeleri olurdu.bilmem....
ders ortasında kalktım ,coğrafya dersiydi hızla dışarı çıktım ,hocanın ardımdan seslenmesi bile umrumda değildi...yürüdüm yürüdüm /ki çok sıkıldığımda deli gibi yürürüm ben gidebileceğim en uzağaaa.uzağaaa daha daha daha uzağa..sakinleştiri beni.soluğum sıklaşır,kalbim deli gibi çarpar kafamda melodiler olur ,run run run ruuuuuuuuuuuuuuuunnn der mesela radiohead..öyle bir andı yürüdüm yürüdüm.soluğu aldığım yer onun dershanesiydi.aptal gibi bekledim orda pasajda.birden çıkmaya başladılar ,ben tesadüfen ordaymışım gibi sağa sola bakınırken .basamaklardan aşağı indiklerini gördüm topluca kızlı erkekli..çoğu sevdiğim dostlarım ,kimi başka okullardan .Bora gördü beni,"aaaaaaa bak kim var burda penelopeeee.." dedi kahretsin ..bana doğru gelmeye başladılar .ben de şaşırmışım gibi:"" aaaaa .arkadaşlarrr " sarılmalar öpüşmeler.birden arkalardan birol göründü .yanında bir kızla ellerindeki bi broşüre bakarak iniyorlardı ,bizim çocukların gürültüsünden sesin geldiği yöne baktı, göz göze geldik..birden kızdan hızla ayrılarak koşar adım geldi yanımıza ,sarıldık hemen ."ooooooooooooo" sesleri arasında."aile var burda "adlı salak esprinin ardından ,nerdesin ,nasılsın gibi bi sürü soruyu birbirimize peşpeşe sorduk.sonra az önceki kız geldi yanımıza ,tanıştırdı beni kız arkadaşıymış.bozulmadım desem yalan söylerim.çocuktum ,daha 17..ilk kalp kırığım da bu..
sonraa...sonra yıllar sonra kocaman adam olan bizler ,meslek sahibi okumuş kişiler olarak ve artık 30lara merdiven dayamışken karşılaştık bi dostun düğününde.düğün için memlekete gelmiştim.orda gördüm onu.evlenmişti.çok mutlu görünüyordu ,öyleydi de.çok sevindim onu mutlu gördüğüme.ben dönmeden önce konuşmak istedi,yürüdük biraz.film gibi romantik bir sahneydi.nisanın 17 siydi ve yağmur zamanıydı ,yağmurun yağması çok da normaldi ama sanki benim için ,bu an romantik olsun için yağdığını varsaydım ben,öyle ıslanarak yürüdük.o yürüyüşten aklımda kalan iki şey var..birincisi ,çok güldürdü beni ve baktı bana : "hala güzel gamzelerin " dedi.."unutmuşsun beni " dedim "benim gamzem yok"..baktı bana ve :" peki güldüğünde dudaklarının hemen bittiği yerde oluşan iki çukura ne diyorlar sizde?" ... o gün farkettim desem öküzlükle suçlarmısın beni,o gün akşam farkettim benim dudaklarımın bitiminde küçük gamzelerim olduğunu..ya da bunların gamze sınıfına girdiğini diyelim .neticede gamze demek iclal aydınınkiler demek ve o bende yok.
ve ikinci olay da ben yine her zamanki gibi romantik ortamın içine etmedeki yeteneklerimi sergiledim ve söylenebilecek en aptal türk filmi cümlelerini kurdum "seninki de aşk değil di hayır ..belkı..belkı bi hevesti.." dedim(ölsem daha iyiymiş.)suratını asarak baktı bana ve günün anlam ve ehemmiyetini anlatan bi cümle kurdu..ki yıllar geçti üstünden hala içimi ısıtır.
"heves mi..peki öyleyse neden hala geçmedi."
yaa işte böyle..hatırladık maziden bi kaç sayfa..aslına bakarsan her romantik yazıda hemen bu anıyı hatırlıyorum ..aman tanrım ! daha romantik bi an yaşamadım mı ben yaş 32....
YAZI BİT...
okurken onun bahsettiği ilk aşkına dair yazısıyla beni taaaa nuh -u nebiden kalmış dönemlerime götürdü.ilk aşklar..burdaki çoğul takısı seni hakkımda kötü düşünmeye sevk etmesin .aşk dedimse bak anlatayım:
-işte ilk aşkım Ekrem..sarı saçlı hemde ne sarı ..öyle baby-face dedikleri cinsten bişey.ama tabi yaş 7-8 ondan da olbilir o baby -face halleri..işte komşu evlerdeyiz.dar taş döşeli sokak..tabi ben hep onla evleneceğimi düşünüyorum.Anne ve baba hayattan uçup gitmiş,büyükbaba ve büyükanne ile ben..bu iki ihtiyarın elinden :))) evlenince, kendi evim olunca kurtulucam ..hem de ekrem'le..hangi dürtülerse artık , bi gün bunu kolundan tutup zorla götürdüm bodruma ,öptüm bi de üstelik dudağından :) o da ağlamaya başladı..tabi telaşlandım ben de o ağlayınca
-sussana ya ..tamam daha yapmiicam
-aaaaaeeeaaağğğğğhhh
-ya bi sus tamam yaa.
gerizekalı ,annesine söylemiş ,annesi de kulaklarımdan iiiyice eşek kulağı kıvamına gelene dek çekmişti..bi kaç yıl içinde taşındılar .sonra da teee lise dönemlerime kadar görmedim Ekrem beyzade'yi.lise döneminde mahallemizdeki bi akrabalarını ziyaret için gelmişlerdi ve biz sokakta karşılaştık.çocukluk arkadaşlarımız hep birlikte kaldırım başında konuşuyorduk işte.hiç bakamıyorum ama Ekrem'e. yani direkt aklıma geliyor yaptığım ,umarım unutmuştur diye düşünüyordum.herkes bir tarafa doğru dağılmaya başlayınca eve gideyim ben de artık diyerek ayrıldım.Benimle geldi.dialog şu:
-güzel günlerdi.
-ya ..öyleydi.
-sen beni öpmüştün bi bodruma sokup..
-aa evet sen de ağlamıştın.
-hatırlatma lütfen..peki ,şimdi ...rövanşı olabilir mi..
-höööönkkkkk
..bu en ilk aşk işte..sonra lisede aşık oldum ben,ilk kez sigara içtim..ilk kez kırmızı şarap içtim..efkara bak be..sebep de şu.ben ondan hoşlanıyorum ,kalbim yerinden çıkacak kadar çarpıyor.ama benim en kral arkadaşım da ondan hoşlanıyor.şimdi ilk söyleyen o olduğu için ,bişey söyleyemıyorum.öyle bir dönem geriden geriden sevdim ben birol'u.ne zaman bana doğru baksa kafamı başka tarafa çevirdim.ne ki 15-16 yaşındayız ,öylesine temiz çocuklarız bi de ./yeni türkünün şarkısı geldi aklıma:" çocuklardık ,parlak yıldızlardık o zaman..ay büyülüydü yakamoz deniz,ardından koştuğumuz son baharlarrrr"
bi kez maçımız vardı,voleybol oynardım okul takımında.maça gelmişlerdi..yukardan sahaya doğru seslenmişti ,tam filenin önündeyken ben:
"penelopeee"
kafamı çevirdim sesin yönüne.göz göze geldik kafama top çarptı.beynime daha doğrusu..
maçtan sonra eve dönerken kafamda bi ,kaşımda bi şişlikle,yanıma geldi.çok özür diledi.birlikte yürümeyi teklif etti.bizi okula götürecek minibüse rica ettik ,eşofmanlarla ,o halimle maç sonrası okula kadar yürüdük onla.okul görünene kadar da sadece yürüdük.hiç bir şey konuşmadan.okul görününce "dur" dedi.durdum ben de.
o zamanlar çıkmak vardı.o da yeni çıkmıştı.bizden bi önce " arkadaşlık teklif etmek " deniyordu ona.bi şekilde olduk işte arkadaş..sevgili neyse..sonra benim depresif ,özgürlüüük manyaklığım depreşti.üniversite sınavları vardı/ki o zaman iki basamaklıydı :öss ve öys.üstelik şimdiki gibi" önce sınava gir, sonucu gelince, sonucuna göre yer seç" değildi.sınava giriyordun ,ikinciye hak kazanıyordun; ikinci sınava girmeden önce de 22 tercih hakkını yapıyordun.sınavdan sonra sana bildiriliyordu "tercihlerinie yerleştirilemediniz ya da yerleştirldiniz." o nedenle hedefe kilitlenmek gerekiyordu ,birbirimizin aklını meşgul ediyorduk.bitmeliydi .bitti.
-öğleden sonra dersin var mı
-var evet ..ama mühim değil .nooldu
-konuşalım mı azcık
-dersten kaçalım yani
-kaçalım ..ya şimdi konuşucaz zaten ya da hiç..
-hiç konuşmayalım o halde
-konuşsak daha iyi
-peki..bekle geliyorum ben .
...
-nereye gidelim..her zamanki yere..
-yok hayır.medreseye gidelim.medrese evet.
-emin misin ..
-ee..eevet .
her zamanki yere gidersek ,muhtemelen, bu saat ders saati olduğu için boş olur mekan ve öpüşebiliriz.öpüşürsek ayrılamayız./ilk kez orda öpüştüm.çok acemiceydi,çok da güzeldi .temizdi çünkü.sadece öpüşmekti..kalbi yerinden çıkıcaktı zaten.sanki ben daha rahattım.sanki daha önce öpüşmüşüm gibi.(aman yaa o zaman 7 yaşındaydım bi keree ilk onu sayacaksan )ve sanırım yine ilk hareketi ben yapmıştım.
sonra ..sonra klasik çocukça ayrılık muhabbeti.ayrılalım dedim, pekii dedi.ısrar etmedi .nedenini sormadı.hani dünden hazırmış gibi.sadece bi sigara içeyim ben dedi ve iki dakika ayrıldı yanımdan .sonra geldi ,diğer dersi kaçırmayalım dedi ve okula döndük beraber..sonra karşılaşmamak için çok çabaladık.zaten dershanelere gidiyorduk artık farklı farklı..yaklaşık 6 ay kadar geçti.derslerle yoğundu kafalar..bi gün ..dayanamadım ders sıktı, canım burnumda.evde zaten sıkıntı ..annem yaşasın istediğim bi andı..ona anlatsaydım mesela..belkı tavsiyeleri olurdu.bilmem....
ders ortasında kalktım ,coğrafya dersiydi hızla dışarı çıktım ,hocanın ardımdan seslenmesi bile umrumda değildi...yürüdüm yürüdüm /ki çok sıkıldığımda deli gibi yürürüm ben gidebileceğim en uzağaaa.uzağaaa daha daha daha uzağa..sakinleştiri beni.soluğum sıklaşır,kalbim deli gibi çarpar kafamda melodiler olur ,run run run ruuuuuuuuuuuuuuuunnn der mesela radiohead..öyle bir andı yürüdüm yürüdüm.soluğu aldığım yer onun dershanesiydi.aptal gibi bekledim orda pasajda.birden çıkmaya başladılar ,ben tesadüfen ordaymışım gibi sağa sola bakınırken .basamaklardan aşağı indiklerini gördüm topluca kızlı erkekli..çoğu sevdiğim dostlarım ,kimi başka okullardan .Bora gördü beni,"aaaaaaa bak kim var burda penelopeeee.." dedi kahretsin ..bana doğru gelmeye başladılar .ben de şaşırmışım gibi:"" aaaaa .arkadaşlarrr " sarılmalar öpüşmeler.birden arkalardan birol göründü .yanında bir kızla ellerindeki bi broşüre bakarak iniyorlardı ,bizim çocukların gürültüsünden sesin geldiği yöne baktı, göz göze geldik..birden kızdan hızla ayrılarak koşar adım geldi yanımıza ,sarıldık hemen ."ooooooooooooo" sesleri arasında."aile var burda "adlı salak esprinin ardından ,nerdesin ,nasılsın gibi bi sürü soruyu birbirimize peşpeşe sorduk.sonra az önceki kız geldi yanımıza ,tanıştırdı beni kız arkadaşıymış.bozulmadım desem yalan söylerim.çocuktum ,daha 17..ilk kalp kırığım da bu..
sonraa...sonra yıllar sonra kocaman adam olan bizler ,meslek sahibi okumuş kişiler olarak ve artık 30lara merdiven dayamışken karşılaştık bi dostun düğününde.düğün için memlekete gelmiştim.orda gördüm onu.evlenmişti.çok mutlu görünüyordu ,öyleydi de.çok sevindim onu mutlu gördüğüme.ben dönmeden önce konuşmak istedi,yürüdük biraz.film gibi romantik bir sahneydi.nisanın 17 siydi ve yağmur zamanıydı ,yağmurun yağması çok da normaldi ama sanki benim için ,bu an romantik olsun için yağdığını varsaydım ben,öyle ıslanarak yürüdük.o yürüyüşten aklımda kalan iki şey var..birincisi ,çok güldürdü beni ve baktı bana : "hala güzel gamzelerin " dedi.."unutmuşsun beni " dedim "benim gamzem yok"..baktı bana ve :" peki güldüğünde dudaklarının hemen bittiği yerde oluşan iki çukura ne diyorlar sizde?" ... o gün farkettim desem öküzlükle suçlarmısın beni,o gün akşam farkettim benim dudaklarımın bitiminde küçük gamzelerim olduğunu..ya da bunların gamze sınıfına girdiğini diyelim .neticede gamze demek iclal aydınınkiler demek ve o bende yok.
ve ikinci olay da ben yine her zamanki gibi romantik ortamın içine etmedeki yeteneklerimi sergiledim ve söylenebilecek en aptal türk filmi cümlelerini kurdum "seninki de aşk değil di hayır ..belkı..belkı bi hevesti.." dedim(ölsem daha iyiymiş.)suratını asarak baktı bana ve günün anlam ve ehemmiyetini anlatan bi cümle kurdu..ki yıllar geçti üstünden hala içimi ısıtır.
"heves mi..peki öyleyse neden hala geçmedi."
yaa işte böyle..hatırladık maziden bi kaç sayfa..aslına bakarsan her romantik yazıda hemen bu anıyı hatırlıyorum ..aman tanrım ! daha romantik bi an yaşamadım mı ben yaş 32....
YAZI BİT...
KİTAP
anlatmış gene: penelope - 24 Kasım 2009 Salı
di'li geçmiş zamanı severim ben..aslında zavallılar geçmişe bakar deriz hep..ben de derim...kayıtlara geçmişliği vardır bi yerlerde muhakkak.ama kendimleyken yada bi kaç dostla rakı-balık-roka muhabbetindeyken gayet di'li konuşur ve bu konuşmadan keyif alırım.yaşarken öyle gelmiyor insana.ne de olsa balıktan hallice hafızamıza çoook hatırlanası olmadığı müddetçe hiç bir şeyi değdirmiyoruz.Bende eskicilik var biraz.en sevdiğim koku mesela sahaflar çarşısında izbe bir sahafa girince yayılan tozlu koku..iran'dan bir kitap getirmişti bir dostum /bu dostum da afgan ve londra 'da yaşıyor..ne alakasız değil mi..neden normal arkadaşlarım yok benim./
.....
inayet 'in getirdiği o kitaba günlerce baktım.sayfanın altına üstüne sağına soluna notlar alınmış..bunu okuyan kişi muhtemelen bir kadındı..kaç yüzyıllık bir kitap..düşünsene yüz yıl önce benim okuduğum sayfaya dokunan parmakları ve ona bakan gözleri..ve farsça olan kitabın kenarına kırmızı mürekkepli/mürekkep dağılmış çok kere/fransızca notlar alan kişiyi..bu bi kadındı..
"nerden çıkardın " diyor inayet."eskiden kadınlar çok okumazdı"
bahse varım ben ..bir kadındı.mürekkebin dağılma şekli gözyaşı gibi..sonra hangi erkek "i" harfindeki noktayı kalp yada dört yapraklı yonca şeklinde yapar ki..
kitap gitti bakalım ..çevirisini bekliyorum..ne çıkıcak bilemem..derin birşeyler beklıyorum ben,ki inayet ona bir servet harcamış alırken..giderken de "ehehehüüheheeüeehhe"diye sahte sahte gülmemi sağlayan esprisi gerçek olmaz umarım:"kimbilir belkı de dediğin gibi kadındır bu notları alan ve bu da aslında bir yemek kitabıdır..soğan soyarken gözleri yaşarmıştır meselaaa.."
"ahahahahahaaaahuhuaaa"
"git inayet..uzun süre gelme..yeşile bak ,bolca oksijen al.."
yazı bit.........
bu arada yazarın dip notu: ulen ne yaratıcı başlık bulmuşum be: kitap..ben de mi gitseydim inayetle nedir..:(((
.....
inayet 'in getirdiği o kitaba günlerce baktım.sayfanın altına üstüne sağına soluna notlar alınmış..bunu okuyan kişi muhtemelen bir kadındı..kaç yüzyıllık bir kitap..düşünsene yüz yıl önce benim okuduğum sayfaya dokunan parmakları ve ona bakan gözleri..ve farsça olan kitabın kenarına kırmızı mürekkepli/mürekkep dağılmış çok kere/fransızca notlar alan kişiyi..bu bi kadındı..
"nerden çıkardın " diyor inayet."eskiden kadınlar çok okumazdı"
bahse varım ben ..bir kadındı.mürekkebin dağılma şekli gözyaşı gibi..sonra hangi erkek "i" harfindeki noktayı kalp yada dört yapraklı yonca şeklinde yapar ki..
kitap gitti bakalım ..çevirisini bekliyorum..ne çıkıcak bilemem..derin birşeyler beklıyorum ben,ki inayet ona bir servet harcamış alırken..giderken de "ehehehüüheheeüeehhe"diye sahte sahte gülmemi sağlayan esprisi gerçek olmaz umarım:"kimbilir belkı de dediğin gibi kadındır bu notları alan ve bu da aslında bir yemek kitabıdır..soğan soyarken gözleri yaşarmıştır meselaaa.."
"ahahahahahaaaahuhuaaa"
"git inayet..uzun süre gelme..yeşile bak ,bolca oksijen al.."
yazı bit.........
bu arada yazarın dip notu: ulen ne yaratıcı başlık bulmuşum be: kitap..ben de mi gitseydim inayetle nedir..:(((
GİRİŞ,GELİŞME,SON-UÇ...
anlatmış gene: penelope -
kürdili hicazkar makamının en tiz sesi ile uyanırdım eskiden.büyükannem mutfaktan, omzuna astığı pamuklu havlu ile dedesinden kalmış porselenleri parlatırken söylerdi birşeyler.genç kız oluyordum ..serseriydim biraz..Gündüzleri büyükbabamla kavga ederken sürekli, geceleri ben uyurken yorganımı kapatıp başımda oturmasını severdim.Gözlerime kadar düşen kaküllerimi sevmezdi:" yüzünü gözünü aç bi görelim ..süs köpekleri gibi ne oo.."
uyurken severdi yalnız.saçlarımı alnımdan usulca sıyırır, yüzüme bakar güzel sesi ile söylerdi:
"bir kızıl goncaya benzer dudağın,
açılan tek gülüsün sen bu bağın,
kurulur kalplere sevda otağın,
kim bilir hangi gönüldür durağın.."
çingeneler gibi sürekli şarkılar söyleyen iki yaşlının arasında çocuktum ben.steve taylor dinlediğim için canıma okurdu rahmetliler.:)
vega,led zeppelin,coldplay,radiohead,alphaville...
sıkıntı olurdu evde yüksek sesle dinlemek.
"ille bağıran çağıran dinleyeceksen kendi dilinden dinle..alll ersen ve dadaşlar dinle..cem karaca dinle..erkin koray dinle ...ama dinleme bunları.."
onları da dinlerim sıkıntı değil ki severdim bi de üstelik.ama müziğin dili mi vardı ki dinliyordum işte ..hala bir yerlerde seksenlere ait bi şarkı duysam ,bi yazı okusam ilgimi çekiyor ,hoşuma ghidiyor ne bileyim öyle işte..
çocukken büyükbabam kulağıma yapışır:
"hanım gel inad etme ,ayağına taş bağlayıp atıverelim şunu denize..inan vatana millete hayrımız dokunur." derdi.yılmıştı adamcağız erkek çocuğundan beter bir kız çocuğundan .sanırım ona annemi hatırlatıyordum .oğlunun kalbini kıran annemi..o nedenle mi sevmıyordu çok.ya sevdiği zamanlar.o zaman da babamı mı görüyordu bende.bazı genler başımıza dert oluyor değil mi.:))
şimdi bazan hayatın savurduğu o yerlerde ve tokatladığı anlarda ,diyorum ki keşke bağlayıp ayağımdan atsaydın denizlere be huysuz adam...
tamam geçti..dediğim gibi bazan diyorum bunu yoksa seviyorum yaşamayı ben.sigaramı,elime bi kadeh kırmızı şarap alıp yangın merdivenine oturup geceyarısı yıldızlarla konuşmayı seviyorum.bazan tanrıyla konuştuğum olur,hayıflanırım ona ..nedir bu böyle ,bu hayat bu düzen...şimdi muhafazakar biri okusa zinhar taş yağacak başımıza diyecek ama yağsın bee.bi o yağmadı zaten.
neyse işte sevgili sen..okuyan sen kimsen işte..
fazla konuşurum bazan ..acele acele ,bir yere yetişecekmiş gibi ..bazan karşımdakine bakarım ,ben konuşurken sürekli mimikleri değişir ,ara ara gözleri büyür,bir an soluğu kesilecekmiş gibi olur,kaşları kalkar bi iner,gözleri küçülür..yani anlattığım olayın sonunda yorgun bir şekilde evinin yolunu tutar..düşününce çok eğlenirim onların o halleriyle..çok hareketli ve çok mimikli konuşurum ..konuştuğum gibi de yazıyorum bakma sen..fütursuzca..sonuçta burası beniiiiiimmm...okuyan biri varmı yok mu doğrusu fazla umrumda değil yazarken..ama okudunsa da ,benim paylaştıklarımı görüp gülümsedinse, yada "vah vah yazık bu kıza büyük ihtimalle nezaret altındayken yazıyor"dedinse bile çok mutlu olrum ben..
sigaram bana öyle acıklı bakıyor ki kırmızı paketiyle..ben onu bi kucaklasam ,bi içime çeksem ..sen de bu arada kaç derim ben....bi sonraki blogun süper olduğundan hiç bir kuşkum yok..ve iyi geceler sana..
yazı bit..
uyurken severdi yalnız.saçlarımı alnımdan usulca sıyırır, yüzüme bakar güzel sesi ile söylerdi:
"bir kızıl goncaya benzer dudağın,
açılan tek gülüsün sen bu bağın,
kurulur kalplere sevda otağın,
kim bilir hangi gönüldür durağın.."
çingeneler gibi sürekli şarkılar söyleyen iki yaşlının arasında çocuktum ben.steve taylor dinlediğim için canıma okurdu rahmetliler.:)
vega,led zeppelin,coldplay,radiohead,alphaville...
sıkıntı olurdu evde yüksek sesle dinlemek.
"ille bağıran çağıran dinleyeceksen kendi dilinden dinle..alll ersen ve dadaşlar dinle..cem karaca dinle..erkin koray dinle ...ama dinleme bunları.."
onları da dinlerim sıkıntı değil ki severdim bi de üstelik.ama müziğin dili mi vardı ki dinliyordum işte ..hala bir yerlerde seksenlere ait bi şarkı duysam ,bi yazı okusam ilgimi çekiyor ,hoşuma ghidiyor ne bileyim öyle işte..
çocukken büyükbabam kulağıma yapışır:
"hanım gel inad etme ,ayağına taş bağlayıp atıverelim şunu denize..inan vatana millete hayrımız dokunur." derdi.yılmıştı adamcağız erkek çocuğundan beter bir kız çocuğundan .sanırım ona annemi hatırlatıyordum .oğlunun kalbini kıran annemi..o nedenle mi sevmıyordu çok.ya sevdiği zamanlar.o zaman da babamı mı görüyordu bende.bazı genler başımıza dert oluyor değil mi.:))
şimdi bazan hayatın savurduğu o yerlerde ve tokatladığı anlarda ,diyorum ki keşke bağlayıp ayağımdan atsaydın denizlere be huysuz adam...
tamam geçti..dediğim gibi bazan diyorum bunu yoksa seviyorum yaşamayı ben.sigaramı,elime bi kadeh kırmızı şarap alıp yangın merdivenine oturup geceyarısı yıldızlarla konuşmayı seviyorum.bazan tanrıyla konuştuğum olur,hayıflanırım ona ..nedir bu böyle ,bu hayat bu düzen...şimdi muhafazakar biri okusa zinhar taş yağacak başımıza diyecek ama yağsın bee.bi o yağmadı zaten.
neyse işte sevgili sen..okuyan sen kimsen işte..
fazla konuşurum bazan ..acele acele ,bir yere yetişecekmiş gibi ..bazan karşımdakine bakarım ,ben konuşurken sürekli mimikleri değişir ,ara ara gözleri büyür,bir an soluğu kesilecekmiş gibi olur,kaşları kalkar bi iner,gözleri küçülür..yani anlattığım olayın sonunda yorgun bir şekilde evinin yolunu tutar..düşününce çok eğlenirim onların o halleriyle..çok hareketli ve çok mimikli konuşurum ..konuştuğum gibi de yazıyorum bakma sen..fütursuzca..sonuçta burası beniiiiiimmm...okuyan biri varmı yok mu doğrusu fazla umrumda değil yazarken..ama okudunsa da ,benim paylaştıklarımı görüp gülümsedinse, yada "vah vah yazık bu kıza büyük ihtimalle nezaret altındayken yazıyor"dedinse bile çok mutlu olrum ben..
sigaram bana öyle acıklı bakıyor ki kırmızı paketiyle..ben onu bi kucaklasam ,bi içime çeksem ..sen de bu arada kaç derim ben....bi sonraki blogun süper olduğundan hiç bir kuşkum yok..ve iyi geceler sana..
yazı bit..
dem..
anlatmış gene: penelope - 9 Kasım 2009 Pazartesi
okuyup yırtıyorum içimdeki yazıyı...
sonra başka bi sayfa çevirip
tam da okuyacakken
birden ..aniden ..
yırtıyorum yine..buruşturup atmak yetmiyor
dönüp tekrar okumamak için ,
alıp özenle düzeltmemek için,
kim yazdıysa bu yazıyı sayıp sövüp(!)
buruşturup
üzerine tükürüp....
sonra basamaklarına takılıp çok kere düştüğüm
ama her seferinde
son hamle sayesinde ağız burun patlatmaktan kurtulduğum
merdiven boşluğunda buluyorum kendimi.
boşluktayım
ama düşmüyorum :
"asılı kaldım bir ipin ucunda"
dediği gibi şairin...
neyi, niye bu kadar düşündüğünü bilmeyen histerik tarafıma
"yalnızlığın tadını çıkar " fısıltısıyla teselli verirken,
ışıkları gözümü kamaştıran küçük sarı yıldızın
gözkırpar haline gülümüyorum.
sonra kalkıp uyumaya gidiyorum ..
ellerim ceplerimde...
ve avucuma gelen bumburuşuk kağıdı saklamaya çalışırken kendimden..
hani yırtmıştım ben onu.(!).
yalancı ben.........
sonra başka bi sayfa çevirip
tam da okuyacakken
birden ..aniden ..
yırtıyorum yine..buruşturup atmak yetmiyor
dönüp tekrar okumamak için ,
alıp özenle düzeltmemek için,
kim yazdıysa bu yazıyı sayıp sövüp(!)
buruşturup
üzerine tükürüp....
sonra basamaklarına takılıp çok kere düştüğüm
ama her seferinde
son hamle sayesinde ağız burun patlatmaktan kurtulduğum
merdiven boşluğunda buluyorum kendimi.
boşluktayım
ama düşmüyorum :
"asılı kaldım bir ipin ucunda"
dediği gibi şairin...
neyi, niye bu kadar düşündüğünü bilmeyen histerik tarafıma
"yalnızlığın tadını çıkar " fısıltısıyla teselli verirken,
ışıkları gözümü kamaştıran küçük sarı yıldızın
gözkırpar haline gülümüyorum.
sonra kalkıp uyumaya gidiyorum ..
ellerim ceplerimde...
ve avucuma gelen bumburuşuk kağıdı saklamaya çalışırken kendimden..
hani yırtmıştım ben onu.(!).
yalancı ben.........
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
BU BLOG ASLINDA;
biraz günlük ..çokça dün'lük ..ama hepten deli saçması..
sahibinin histerik çıkarımlarından oluşmuş bilog.
sahibinin histerik çıkarımlarından oluşmuş bilog.
penelope saklı sandık
herbişey
bi sonraki bölümde..
.