BENİ BANA GÜLÜMSETEN BİRKAÇ KIRIK ANI İŞTE

bi kaç gün önce okumaya başladığım sıkı bir blog ,bu gün eğlendirdi beni çok.saatlerce sondan başa doğru okudum ve bi kısmına uzun uzun yorumlar yaptım.sevgili yazar ,kafayı sıyırmazsa yazdım valla.artık bilmiyorum tepkisini:))

okurken onun bahsettiği ilk aşkına dair yazısıyla beni taaaa nuh -u nebiden kalmış dönemlerime götürdü.ilk aşklar..burdaki çoğul takısı seni hakkımda kötü düşünmeye sevk etmesin .aşk dedimse bak anlatayım:

-işte ilk aşkım Ekrem..sarı saçlı hemde ne sarı ..öyle baby-face dedikleri cinsten bişey.ama tabi yaş 7-8 ondan da olbilir o baby -face halleri..işte komşu evlerdeyiz.dar taş döşeli sokak..tabi ben hep onla evleneceğimi düşünüyorum.Anne ve baba hayattan uçup gitmiş,büyükbaba ve büyükanne ile ben..bu iki ihtiyarın elinden :))) evlenince, kendi evim olunca kurtulucam ..hem de ekrem'le..hangi dürtülerse artık , bi gün bunu kolundan tutup zorla götürdüm bodruma ,öptüm bi de üstelik dudağından :) o da ağlamaya başladı..tabi telaşlandım ben de o ağlayınca
-sussana ya ..tamam daha yapmiicam
-aaaaaeeeaaağğğğğhhh
-ya bi sus tamam yaa.

gerizekalı ,annesine söylemiş ,annesi de kulaklarımdan iiiyice eşek kulağı kıvamına gelene dek çekmişti..bi kaç yıl içinde taşındılar .sonra da teee lise dönemlerime kadar görmedim Ekrem beyzade'yi.lise döneminde mahallemizdeki bi akrabalarını ziyaret için gelmişlerdi ve biz sokakta karşılaştık.çocukluk arkadaşlarımız hep birlikte kaldırım başında konuşuyorduk işte.hiç bakamıyorum ama Ekrem'e. yani direkt aklıma geliyor yaptığım ,umarım unutmuştur diye düşünüyordum.herkes bir tarafa doğru dağılmaya başlayınca eve gideyim ben de artık diyerek ayrıldım.Benimle geldi.dialog şu:
-güzel günlerdi.
-ya ..öyleydi.
-sen beni öpmüştün bi bodruma sokup..
-aa evet sen de ağlamıştın.
-hatırlatma lütfen..peki ,şimdi ...rövanşı olabilir mi..
-höööönkkkkk

..bu en ilk aşk işte..sonra lisede aşık oldum ben,ilk kez sigara içtim..ilk kez kırmızı şarap içtim..efkara bak be..sebep de şu.ben ondan hoşlanıyorum ,kalbim yerinden çıkacak kadar çarpıyor.ama benim en kral arkadaşım da ondan hoşlanıyor.şimdi ilk söyleyen o olduğu için ,bişey söyleyemıyorum.öyle bir dönem geriden geriden sevdim ben birol'u.ne zaman bana doğru baksa kafamı başka tarafa çevirdim.ne ki 15-16 yaşındayız ,öylesine temiz çocuklarız bi de ./yeni türkünün şarkısı geldi aklıma:" çocuklardık ,parlak yıldızlardık o zaman..ay büyülüydü yakamoz deniz,ardından koştuğumuz son baharlarrrr"

bi kez maçımız vardı,voleybol oynardım okul takımında.maça gelmişlerdi..yukardan sahaya doğru seslenmişti ,tam filenin önündeyken ben:
"penelopeee"
kafamı çevirdim sesin yönüne.göz göze geldik kafama top çarptı.beynime daha doğrusu..
maçtan sonra eve dönerken kafamda bi ,kaşımda bi şişlikle,yanıma geldi.çok özür diledi.birlikte yürümeyi teklif etti.bizi okula götürecek minibüse rica ettik ,eşofmanlarla ,o halimle maç sonrası okula kadar yürüdük onla.okul görünene kadar da sadece yürüdük.hiç bir şey konuşmadan.okul görününce "dur" dedi.durdum ben de.
o zamanlar çıkmak vardı.o da yeni çıkmıştı.bizden bi önce " arkadaşlık teklif etmek " deniyordu ona.bi şekilde olduk işte arkadaş..sevgili neyse..sonra benim depresif ,özgürlüüük manyaklığım depreşti.üniversite sınavları vardı/ki o zaman iki basamaklıydı :öss ve öys.üstelik şimdiki gibi" önce sınava gir, sonucu gelince, sonucuna göre yer seç" değildi.sınava giriyordun ,ikinciye hak kazanıyordun; ikinci sınava girmeden önce de 22 tercih hakkını yapıyordun.sınavdan sonra sana bildiriliyordu "tercihlerinie yerleştirilemediniz ya da yerleştirldiniz." o nedenle hedefe kilitlenmek gerekiyordu ,birbirimizin aklını meşgul ediyorduk.bitmeliydi .bitti.
-öğleden sonra dersin var mı
-var evet ..ama mühim değil .nooldu
-konuşalım mı azcık
-dersten kaçalım yani
-kaçalım ..ya şimdi konuşucaz zaten ya da hiç..
-hiç konuşmayalım o halde
-konuşsak daha iyi
-peki..bekle geliyorum ben .
...

-nereye gidelim..her zamanki yere..
-yok hayır.medreseye gidelim.medrese evet.
-emin misin ..
-ee..eevet .
her zamanki yere gidersek ,muhtemelen, bu saat ders saati olduğu için boş olur mekan ve öpüşebiliriz.öpüşürsek ayrılamayız./ilk kez orda öpüştüm.çok acemiceydi,çok da güzeldi .temizdi çünkü.sadece öpüşmekti..kalbi yerinden çıkıcaktı zaten.sanki ben daha rahattım.sanki daha önce öpüşmüşüm gibi.(aman yaa o zaman 7 yaşındaydım bi keree ilk onu sayacaksan )ve sanırım yine ilk hareketi ben yapmıştım.
sonra ..sonra klasik çocukça ayrılık muhabbeti.ayrılalım dedim, pekii dedi.ısrar etmedi .nedenini sormadı.hani dünden hazırmış gibi.sadece bi sigara içeyim ben dedi ve iki dakika ayrıldı yanımdan .sonra geldi ,diğer dersi kaçırmayalım dedi ve okula döndük beraber..sonra karşılaşmamak için çok çabaladık.zaten dershanelere gidiyorduk artık farklı farklı..yaklaşık 6 ay kadar geçti.derslerle yoğundu kafalar..bi gün ..dayanamadım ders sıktı, canım burnumda.evde zaten sıkıntı ..annem yaşasın istediğim bi andı..ona anlatsaydım mesela..belkı tavsiyeleri olurdu.bilmem....
ders ortasında kalktım ,coğrafya dersiydi hızla dışarı çıktım ,hocanın ardımdan seslenmesi bile umrumda değildi...yürüdüm yürüdüm /ki çok sıkıldığımda deli gibi yürürüm ben gidebileceğim en uzağaaa.uzağaaa daha daha daha uzağa..sakinleştiri beni.soluğum sıklaşır,kalbim deli gibi çarpar kafamda melodiler olur ,run run run ruuuuuuuuuuuuuuuunnn der mesela radiohead..öyle bir andı yürüdüm yürüdüm.soluğu aldığım yer onun dershanesiydi.aptal gibi bekledim orda pasajda.birden çıkmaya başladılar ,ben tesadüfen ordaymışım gibi sağa sola bakınırken .basamaklardan aşağı indiklerini gördüm topluca kızlı erkekli..çoğu sevdiğim dostlarım ,kimi başka okullardan .Bora gördü beni,"aaaaaaa bak kim var burda penelopeeee.." dedi kahretsin ..bana doğru gelmeye başladılar .ben de şaşırmışım gibi:"" aaaaa .arkadaşlarrr " sarılmalar öpüşmeler.birden arkalardan birol göründü .yanında bir kızla ellerindeki bi broşüre bakarak iniyorlardı ,bizim çocukların gürültüsünden sesin geldiği yöne baktı, göz göze geldik..birden kızdan hızla ayrılarak koşar adım geldi yanımıza ,sarıldık hemen ."ooooooooooooo" sesleri arasında."aile var burda "adlı salak esprinin ardından ,nerdesin ,nasılsın gibi bi sürü soruyu birbirimize peşpeşe sorduk.sonra az önceki kız geldi yanımıza ,tanıştırdı beni kız arkadaşıymış.bozulmadım desem yalan söylerim.çocuktum ,daha 17..ilk kalp kırığım da bu..
sonraa...sonra yıllar sonra kocaman adam olan bizler ,meslek sahibi okumuş kişiler olarak ve artık 30lara merdiven dayamışken karşılaştık bi dostun düğününde.düğün için memlekete gelmiştim.orda gördüm onu.evlenmişti.çok mutlu görünüyordu ,öyleydi de.çok sevindim onu mutlu gördüğüme.ben dönmeden önce konuşmak istedi,yürüdük biraz.film gibi romantik bir sahneydi.nisanın 17 siydi ve yağmur zamanıydı ,yağmurun yağması çok da normaldi ama sanki benim için ,bu an romantik olsun için yağdığını varsaydım ben,öyle ıslanarak yürüdük.o yürüyüşten aklımda kalan iki şey var..birincisi ,çok güldürdü beni ve baktı bana : "hala güzel gamzelerin " dedi.."unutmuşsun beni " dedim "benim gamzem yok"..baktı bana ve :" peki güldüğünde dudaklarının hemen bittiği yerde oluşan iki çukura ne diyorlar sizde?" ... o gün farkettim desem öküzlükle suçlarmısın beni,o gün akşam farkettim benim dudaklarımın bitiminde küçük gamzelerim olduğunu..ya da bunların gamze sınıfına girdiğini diyelim .neticede gamze demek iclal aydınınkiler demek ve o bende yok.
ve ikinci olay da ben yine her zamanki gibi romantik ortamın içine etmedeki yeteneklerimi sergiledim ve söylenebilecek en aptal türk filmi cümlelerini kurdum "seninki de aşk değil di hayır ..belkı..belkı bi hevesti.." dedim(ölsem daha iyiymiş.)suratını asarak baktı bana ve günün anlam ve ehemmiyetini anlatan bi cümle kurdu..ki yıllar geçti üstünden hala içimi ısıtır.
"heves mi..peki öyleyse neden hala geçmedi."

yaa işte böyle..hatırladık maziden bi kaç sayfa..aslına bakarsan her romantik yazıda hemen bu anıyı hatırlıyorum ..aman tanrım ! daha romantik bi an yaşamadım mı ben yaş 32....

YAZI BİT...

KİTAP

di'li geçmiş zamanı severim ben..aslında zavallılar geçmişe bakar deriz hep..ben de derim...kayıtlara geçmişliği vardır bi yerlerde muhakkak.ama kendimleyken yada bi kaç dostla rakı-balık-roka muhabbetindeyken gayet di'li konuşur ve bu konuşmadan keyif alırım.yaşarken öyle gelmiyor insana.ne de olsa balıktan hallice hafızamıza çoook hatırlanası olmadığı müddetçe hiç bir şeyi değdirmiyoruz.Bende eskicilik var biraz.en sevdiğim koku mesela sahaflar çarşısında izbe bir sahafa girince yayılan tozlu koku..iran'dan bir kitap getirmişti bir dostum /bu dostum da afgan ve londra 'da yaşıyor..ne alakasız değil mi..neden normal arkadaşlarım yok benim./
.....
inayet 'in getirdiği o kitaba günlerce baktım.sayfanın altına üstüne sağına soluna notlar alınmış..bunu okuyan kişi muhtemelen bir kadındı..kaç yüzyıllık bir kitap..düşünsene yüz yıl önce benim okuduğum sayfaya dokunan parmakları ve ona bakan gözleri..ve farsça olan kitabın kenarına kırmızı mürekkepli/mürekkep dağılmış çok kere/fransızca notlar alan kişiyi..bu bi kadındı..
"nerden çıkardın " diyor inayet."eskiden kadınlar çok okumazdı"
bahse varım ben ..bir kadındı.mürekkebin dağılma şekli gözyaşı gibi..sonra hangi erkek "i" harfindeki noktayı kalp yada dört yapraklı yonca şeklinde yapar ki..
kitap gitti bakalım ..çevirisini bekliyorum..ne çıkıcak bilemem..derin birşeyler beklıyorum ben,ki inayet ona bir servet harcamış alırken..giderken de "ehehehüüheheeüeehhe"diye sahte sahte gülmemi sağlayan esprisi gerçek olmaz umarım:"kimbilir belkı de dediğin gibi kadındır bu notları alan ve bu da aslında bir yemek kitabıdır..soğan soyarken gözleri yaşarmıştır meselaaa.."
"ahahahahahaaaahuhuaaa"
"git inayet..uzun süre gelme..yeşile bak ,bolca oksijen al.."
yazı bit.........
bu arada yazarın dip notu: ulen ne yaratıcı başlık bulmuşum be: kitap..ben de mi gitseydim inayetle nedir..:(((

GİRİŞ,GELİŞME,SON-UÇ...

kürdili hicazkar makamının en tiz sesi ile uyanırdım eskiden.büyükannem mutfaktan, omzuna astığı pamuklu havlu ile dedesinden kalmış porselenleri parlatırken söylerdi birşeyler.genç kız oluyordum ..serseriydim biraz..Gündüzleri büyükbabamla kavga ederken sürekli, geceleri ben uyurken yorganımı kapatıp başımda oturmasını severdim.Gözlerime kadar düşen kaküllerimi sevmezdi:" yüzünü gözünü aç bi görelim ..süs köpekleri gibi ne oo.."
uyurken severdi yalnız.saçlarımı alnımdan usulca sıyırır, yüzüme bakar güzel sesi ile söylerdi:
"bir kızıl goncaya benzer dudağın,
açılan tek gülüsün sen bu bağın,
kurulur kalplere sevda otağın,
kim bilir hangi gönüldür durağın.."

çingeneler gibi sürekli şarkılar söyleyen iki yaşlının arasında çocuktum ben.steve taylor dinlediğim için canıma okurdu rahmetliler.:)
vega,led zeppelin,coldplay,radiohead,alphaville...

sıkıntı olurdu evde yüksek sesle dinlemek.
"ille bağıran çağıran dinleyeceksen kendi dilinden dinle..alll ersen ve dadaşlar dinle..cem karaca dinle..erkin koray dinle ...ama dinleme bunları.."

onları da dinlerim sıkıntı değil ki severdim bi de üstelik.ama müziğin dili mi vardı ki dinliyordum işte ..hala bir yerlerde seksenlere ait bi şarkı duysam ,bi yazı okusam ilgimi çekiyor ,hoşuma ghidiyor ne bileyim öyle işte..

çocukken büyükbabam kulağıma yapışır:
"hanım gel inad etme ,ayağına taş bağlayıp atıverelim şunu denize..inan vatana millete hayrımız dokunur." derdi.yılmıştı adamcağız erkek çocuğundan beter bir kız çocuğundan .sanırım ona annemi hatırlatıyordum .oğlunun kalbini kıran annemi..o nedenle mi sevmıyordu çok.ya sevdiği zamanlar.o zaman da babamı mı görüyordu bende.bazı genler başımıza dert oluyor değil mi.:))

şimdi bazan hayatın savurduğu o yerlerde ve tokatladığı anlarda ,diyorum ki keşke bağlayıp ayağımdan atsaydın denizlere be huysuz adam...
tamam geçti..dediğim gibi bazan diyorum bunu yoksa seviyorum yaşamayı ben.sigaramı,elime bi kadeh kırmızı şarap alıp yangın merdivenine oturup geceyarısı yıldızlarla konuşmayı seviyorum.bazan tanrıyla konuştuğum olur,hayıflanırım ona ..nedir bu böyle ,bu hayat bu düzen...şimdi muhafazakar biri okusa zinhar taş yağacak başımıza diyecek ama yağsın bee.bi o yağmadı zaten.

neyse işte sevgili sen..okuyan sen kimsen işte..
fazla konuşurum bazan ..acele acele ,bir yere yetişecekmiş gibi ..bazan karşımdakine bakarım ,ben konuşurken sürekli mimikleri değişir ,ara ara gözleri büyür,bir an soluğu kesilecekmiş gibi olur,kaşları kalkar bi iner,gözleri küçülür..yani anlattığım olayın sonunda yorgun bir şekilde evinin yolunu tutar..düşününce çok eğlenirim onların o halleriyle..çok hareketli ve çok mimikli konuşurum ..konuştuğum gibi de yazıyorum bakma sen..fütursuzca..sonuçta burası beniiiiiimmm...okuyan biri varmı yok mu doğrusu fazla umrumda değil yazarken..ama okudunsa da ,benim paylaştıklarımı görüp gülümsedinse, yada "vah vah yazık bu kıza büyük ihtimalle nezaret altındayken yazıyor"dedinse bile çok mutlu olrum ben..

sigaram bana öyle acıklı bakıyor ki kırmızı paketiyle..ben onu bi kucaklasam ,bi içime çeksem ..sen de bu arada kaç derim ben....bi sonraki blogun süper olduğundan hiç bir kuşkum yok..ve iyi geceler sana..
yazı bit..

dem..

okuyup yırtıyorum içimdeki yazıyı...
sonra başka bi sayfa çevirip
tam da okuyacakken
birden ..aniden ..
yırtıyorum yine..buruşturup atmak yetmiyor
dönüp tekrar okumamak için ,
alıp özenle düzeltmemek için,
kim yazdıysa bu yazıyı sayıp sövüp(!)
buruşturup
üzerine tükürüp....
sonra basamaklarına takılıp çok kere düştüğüm
ama her seferinde
son hamle sayesinde ağız burun patlatmaktan kurtulduğum
merdiven boşluğunda buluyorum kendimi.
boşluktayım
ama düşmüyorum :
"asılı kaldım bir ipin ucunda"
dediği gibi şairin...
neyi, niye bu kadar düşündüğünü bilmeyen histerik tarafıma
"yalnızlığın tadını çıkar " fısıltısıyla teselli verirken,
ışıkları gözümü kamaştıran küçük sarı yıldızın
gözkırpar haline gülümüyorum.
sonra kalkıp uyumaya gidiyorum ..
ellerim ceplerimde...
ve avucuma gelen bumburuşuk kağıdı saklamaya çalışırken kendimden..
hani yırtmıştım ben onu.(!).
yalancı ben.........

BU BLOG ASLINDA;

biraz günlük ..çokça dün'lük ..ama hepten deli saçması..

sahibinin histerik çıkarımlarından oluşmuş bilog.









penelope saklı sandık

herbişey

bi sonraki bölümde..

.