penelope zaman makinası 2 -firar

Oğlum eve geç geldi… Skandal mı bu? Hayır.
Nerdesin sorusunun kısa ve cesur yanıtı var,
”zamanın nasıl geçtiğini anlamadım” …… bu kadar..
Şimdi korkularla dolu geçen bi kaç saat benimle kaldı..n’olucak ki adam vaktin nasıl geçtiğini anlamamış.Kendimi düşündüm ,eve geç geldiğim bir anıyı… ve bunun kadar bişeyken ben..
Zaten kendimi düşünmesem ben haşlarım bu oğlanı..ama ona bakarken kendimi büyütüyorum onla beraber yeniden ,yeniden hissettiklerimi hatırlıyorum.Ona göre davranmaya çalışıyorum.Ha tabi bana göre daha zeki,daha uslu,daha normal.Ama bir noktada benzer şeyler yaşıyoruz ve paralel evrenler oluşuyor bi an : o, şimdiki zamanda muhatabı ben, diğer evrende onun yaşlarındaki ben ve muhatabı bi duvar!


Akşamdı
Hava kızılla gri arasına sıkışmış, hangisi olacağına henüz karar verememişti. Ilıktı rüzgâr, denizden esiyordu. Hatta arada bi yolunu kaybetmiş bi su damlası tam burnumun üzerine düşüyordu. Yağmur yağıyor sanırdınız böyle durumlarda, en çok sevdiklerimden, akşam yağmurlarından. Gökyüzüne kaldırıp başımı, yağmadığından iyice emin olana kadar indirmezdim gözlerimi göğün gözlerinden.
Çoğu kez kapardım gözlerimi, havayı koklardım sürüngenler gibi : )
Taze ..ferah…özgür kokardı.belki şimdi en çok özlediğim koku o.her yaramazlığın ardından Dilber sultan’dan yiyeceğim fırçanın ön hazırlığı,moral motivasyonu olsun diye galiba, çekilir ilerdeki ağaçlığa,sırtımı sağlam bi söğüte dayar, küçük bi dalı incecik olana kadar yontardım.Dizimden ,kolumdan yara bere eksik olmazdı.Elimdeki küçük çakıyla yontamaya devam ederken küçük dalı, birazdan olacakları hayal eder, yaraların biraz kabuk bağlamasını beklerdim.Burnum kanar ,koşar yarım saat sokak çeşmesinde yıkardım.Vızıldayarak eve gitmezdim : )
O akşamdı.Gri-kızıl ,az hüzünlü ,çok özgürdü.”Evden kaçsam” diye düşündüğüm..Her şeyi planladım.Gar çok da uzak değildi.filmlerdeki gibi bi vagona atlasam ,hafızamı kaybetmiş rolü yapsam /ehehehe/ ya da ne bileyim demir yolu boyunca kuzeye doğru yürüsem..bi sürü macera yaşarmışım gibi geliyordu.Evdekiler çok da dert etmezdi sanırım .Hatta meşhur tavla partilerinin en muhteşemini, kutlama yapmak için organize ederdi büyük ailem..
Ben de yün kokusu karışmış, cızırdayan plaklardan “sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul’u “ dinlemekten kurtulurdum. Ya da mutfaktan gelen “ağlasaaam inlesem, silinmez bahtın karası “ namelerinden uzaklaşmış olurdum. Etraftakiler voltron seyrederken benim kürdîli hicazkâr peşrevlerine gark edilmem gibi –o an için- dehşet bişey yoktu sanırım. Kurtulmuş olurdum galiba. Axel rose dinlemek istiyordum ben, bağıra bağıra da eşlik etmek. Şimdi düşünüyorum belki de evdeki bu huzuru bozmak içindi tüm kavgam. Bateri istiyordum düşünün. İmkansızı istemek gibi bişey.şimdi şarkı sözü olmuş ama çok duyduğum bi nasihatti peder beyden:” sen de böyle kalmazsın..bahar ve çiçekler…hayat seni döve döve uslandırır..döve döve..”
Hayatın uslandırması için başımızı eğmek yerine, “geldiği gibi yaşarken tecrübeler kazanıyor olmak” düşüncesi daha ılımlı gelirdi bana da.
“gelsin hayat bildiği gibi gelsin ….işimiz bu..yaşamak”
Dediği gibi Sezen’in.

İşte şimdi hızla kalkıp oradan uzaklaşmak gerekti. Akşamdı. Aklımda istemesem de beynime işlenen şiirler vardı. Tavla gecelerinde, şiir-şarkı manyaklıkları tutunca bizimkilerin: ) heybetli heybetli söyledikleri gibi:

Akşam, yine akşam, yine akşam
Göllerde bu dem bir kamış olsam.”

Uzun uzun yürüdüm raylar boyunca. Çakıl topladım. Masallardaki gibi yolda kaybolursam diye. her taraf zaten çakılken bu mantıksızlığımı fark edip “aman beeeee, zaten kaybolmaya gitmiyor muyum “ dediğim için galiba fırlattım hepsini tek tek. Sonra yürüdüm, yürüdüm, yürüdüm. Kafamın içi bomboş ve dopdoluydu. Boşlukla dolmuş bi doluluk. Şimdi kendimi anlıyorum fazla yalnızmışım. Ya da boğulmuşum artık, çocuk olmak istemişim. bi taraftan dirseğimde bu sabah oluşmuş yaranın sızısı, diğer taraftan adrenalin patlaması, diğer yandan da başıma gelebileceklerin hesabı.
Uzun bir yoldu vakit akşamdı. dı. dı. dı. Ve bitti tabi her güzel şey gibi. Karardı iyice. Şarap kızılı yok oldu, gitti. Durdum kaldım orda öylece. ne denir nasıl denir bilmiyorum. Yine şarkılardan hareket ederek söyleyeyim:
“bir yanım karşı koyar bir yanım ister…” işte tıpkı öyle..
Sonra çocuk aklımla düşündüm ,”ertelesem mi acaba? Biraz daha büyümeyi mi beklesem?”
En ağrıma giden şeyse, soluksuz yürüdüğüm o yoldan ardıma baka baka geri dönmekti galiba. Aynı yolu takip edip tekrar döndüm. eve gittiğimde ilk suçumdan daha büyüğünü işlemiş olarak karşılanacağımın da farkındaydım açıkçası. Öyle ya,önce komşumuzun izmirden misafir gelen torununu haşlamıştım,”kırk yılda bi gelen çocukceyizi “ sevgili nagehan teyzenin hatırını da hiçe sayarak iyice benzetmiş ,”azını burnunu kırmış”tım.onun için cezalandırılacakken ,belki üç beş kötek ,akşam yemeği yok ,nasihat nasihat nasihat dinleyecekken ,bu kez bi de ve gecenin köründe geldim diye kimbilir neler görecektim.yürürken de gülüyordum gayri ihtiyari.arsızlıkla suçlamayın hemen ,öyle değil,dilber sultanın vereceği cezaları hayal ediyordum,kayış koptu bi yerde ,hayalim komediye dönüştü.önce onu kafasına siyah bi maske geçirmiş Fransız cellatları gibi hayal ettim ama altında kabarık pazen kıyafeti canlanınca gözümde ister istemez ciddiyet ortadan kalktı.sonra güya gardiyanmış,beni hücreye tıkacak.bu kez aklıma mutfakta söylediği şarkılar geldi,arada nağme yaparken sesi bi incelir ya.o sesle bana bağırdığını hayal ettim ..epey şenlikliydi.: )
Bütün yollar şu sokağa çıkar ..ve çıktı ..iyice de akşam olmuştu.kapının önünde iki ihtiyar :
“döndü eve tüüh beee..ölmedin mi sen kııız..kaçırmadılar mı seni veled.sahi kim kaçıracak be adamları yemiştir ehehehehehe..”
Balkondan bana oturan boğa gibi bakan dilber sultan’dan başka herkes “ona bişi olmaz “ havasında zaten hiç de telaşlanmamışlardı.Dilber sultan bembeyaz bi renkteydi.suratı beş karış,kolları göğsünde bağlı.balkondan bana baktı ,ben kafamı kaldırıp ona.içeri girdi hemen .Binanın önünde kırık , tahta sandalyelerinde oturan ihtiyarlar / ki ben onara edi ile büdü diyicem / nitekim sürekli bir stand –up ,beraber “Amman zabahlar olmasın “ havasındalar./binadan içeri girerken ben, arkamdan kahkahalara boğuldular.”şeytan azapta gerekkk”..hangi çocuk şeytan olabilir,ne yapmıştır ki.milletin hanım evladı bi iki çocuğunu patakladı diye, üç beş cam pencere kırmıştır kazayla,uyuz bi adamın ayakkabılarını kapı önünde görünce köpek pisliği doldurmuştur, bunun gibi ufak şeyler ..ne ki..
Hayatımın en uzun basamaklarıydı. Bitmedi. Yukarı çıktım, kapıyı vurdum. Kapı açılmadı. bi daha… Açılmadı. bi daha… anlaşılan çok kızgın dilber sultan ,burnumuz sürtsün ,ağlayalım ,özür dileyelim istiyor.kapıda herkes de duysun..
Oturdum kapının önüne bekledim sadece ..hiç ses çıkarmadan ,sonuçta bu beklediğimden daha iyiydi…sabah yatağımda açtım gözümü ,demek uyuyakalmışım.
Sonrasında birkaç gün yokmuşum gibi davrandı.Hayaletmişim gibi.Beni görmüyordu,duymuyordu.Sanırım silik bir tip olmak istemekten o gün vazgeçtim.varlığımı fark etsin istiyordum.
Okula gitmek üzere hazırlandım.çıkarken yerleri siliyordu o.Yine ben yokmuşum gibi ağzını bıçak açmadan..kapının kolundan tutup ,geri döndüm,ona baktım …ve belki ortak hayatımız boyunca en çok yakınlaştığımız andı:
“büyükanne ,inan bana ben senden daha çok isterdim keşke o arabada oğlun değil ben olsaydım diye..”
Dedim ..çıktım..en çok ağladığım gündür.sonrasında ağlamadım fazla.ağlamam da çok.neşeli bir tipim ben: )
O gün dilber sultan rahatsızlanmış..sanırım üzüldü çokça.bizim için milat oldu.çok büyük bi değişiklik olmadıysa da artık eskisi kadar sert değildi bakışları.şimdi………

Paralel evrende yol bekleyen olduğum bölme gelelim…..
Oğlumun kulağından az biraz büküştürüp sonra sarılıp onla uyumaya karar verdim.yokmuş gibi değil..varmış ve beni sinir etmiş gibi: )

Önce bi sigara içiiim de : )))

8 yorum:

şafak dedi ki...

sen ve geçmiş zaman kesitleri
sen ve
"hafızanı sildirmeli senin kızım silgi yeterse tabi" dedirten
senin detay anımsayışları : )
sen ve
ilerde muhtemelen
"ben sigara almaya çikıyorum perihan" diyerek
evden çıkıcak
ve nuhtemeldir 15 yıl sona eve dönüdüğünde
*perihanın neredeydin sen bakışına daha ses olmadan
"zamanın nasıl geçtiğini anlamadım" diyecek olan
ve hep senin gözünde küçük kalacak olan oğlun : )
güzel kesitti ve okumak hoştu
/*perihan = öylesine bi kadın ismi : )
sen = sen : )
oğlun = oğlun : )/
güzel olsun gün ...

Öküzün Önde Gideni dedi ki...

büyükanneye üzüldüm.. empati yapmak lazım...

zor.... oğul hatırasını görmezden gelecek kadar mı? orasını bilemem..

bazı durumlarda ahkam kesmemek daha doğru gibi geliyor kulağa..

özgün dedi ki...

Ben de içecem yakında sigarayı seni okudukça beeaa :)
annem de beni çok bırakmıştır kapıda, köpek ısırdı annem ondan daha çok bağırmıştı bana, düşerdim bişey olmaz derdi, hep bişey olmaz..o yüzden nazlı kızlar olmadık biz ne gelirse başımıza gelsin bişey olmadı bize ya da öyle göründü dışardan...
Bu yüzden konuşamasa bile oğluma düştüğü zaman "iyi misin canım" diye soruyorum kucaklıyorum öpüyorum.
Ahh penelopeceyizim ahh inşallah şansları bahtları açık olsun bu sıpaların tek dileğim bu.

penelope dedi ki...

heyyoooo şafak,


bıktırdı değil mi..hani ne derler sizin gibi gençler :)) "öğğğğ geldi " değil mi..ama buyum ben ..yani bu blogun amacı bu..günlük hayatımda olmayan bu ben ,geçmişini anltan duran hatırları günle sentezleyen bu ben ,burda ağlasın ,bağırsın ,kimi zaman döksün diye eteğindeki taşları..ondan bee..
ve senin şu "perihanla oğlu"ndaki oğlana ne uyuz oldum bilsen bi..:)))
iyi ki varsın sen.çok teşekkür ederim:)gene gel:)

penelope dedi ki...

sevgili öküz,

empati yapmak lazım evet..onu suçlamış değilim ki zaten.anlıyorum da.hatta bazan çok da acıyorum..ama ben değildim direksiyon başındaki...:(

iyi bi kadındı...
severlerdi.
ben...bende severdim bakma sen ..beni ben yaptı bi bakıma..
sadece bazan ...keşke....yani...nevermınd!

penelope dedi ki...

özgüncüğüm,

hayatım coştun sen...içme sen sigara ...zaten içemezsin kiiii...sigaradan şapka neyin yaparsın sen..Marlboro kutusundan terlik,içindeki folyodan sepet, sigaranın filtre bölümünden -onları vernikleyip-kol düğmesi filan yaparsın içemezsin ki içemezsin kiiiii.:)nihahahaaa..

yetenek böyle bişey:)

bize kazandırdıkları çok şey var ,yaşanmışlar çok..kilometre taşlarımız onlar bizim büyükler..nasıl yetiştikse ona göre yaşıyoruz onu bilip onu söylüyoruz.bak ne iyi etmişler ,evcimen bi kız olmuşsun ,muhteşem bi anne..yaşasın o zaman tüm yaşananlar.....
sigara kutusundan terlik ..ahahahaha bayıldım:)))))))))))

özgün dedi ki...

ay nerden bildin bugün buldum kibrit kutusundan neyler yapmışlar ehehehe ben de yapsam diye düşündüm,
Hem kültabağı hem de attın mı bumerang gibi geri dönen terlik yapacam sana ben :))

İmza: dışı evcimen kız, içi dolu turşucuk :P

penelope dedi ki...

özgün,
seviyorum ben seni vallaha bak:)

BU BLOG ASLINDA;

biraz günlük ..çokça dün'lük ..ama hepten deli saçması..

sahibinin histerik çıkarımlarından oluşmuş bilog.









penelope saklı sandık

herbişey

bi sonraki bölümde..

.