DUVARA ÇARPMAK


kafamda pembe soru işaretleri var..çok dikkate almayın..ama pembe de olsa soru işareti soru işaretidir..
,,,,,,,,

duvarla tanışıklığımız çok erken başladı..o beni ben onu iyi biliriz..
annem ve babamı kaybettiğimizde beni evlerine getiren büyük anne ve büyükbaba hazretlerinin o naftalin kokulu evlerinde ilk kez tanışmıştık kendileriyle..hızım yavaştı,çocuktum ya muhtemelen ondan ,sert bi çarpma sayılmazdı..belki de yıllarca her seferinde daha sertini yaşadığımdan ,bu ilk çarpışmayı hasır altı etmişimdir,o nedenle hafif geliyordur..bilmiyorum..
ilk şarabımı ya da ilk sigaramı içtiğimde beynimdeki bulanıklıkla bile üzerime gelen hiç bi duvara çarpmamayı başarmış olmakla birlikte,ayık ve sağlam kafayla nasıl bu kadar sert ve bi okadar sık tosluyorum ilk gördüğüm duvara ..bence bu bir araştırma konusu olmalı..psikolg,pedagog,sosyolg herhangi biriniz uzamanlık için tez mez hazırlayacaksanız gönüllü kobayım anasını satiiim..

çocukluğumdan beri herhangi bir leylek tarafından yanlış bacadan atılmış olma ihtimalimi düşürüm.çocukken siyah beyaz,ingilizce bi miki mavvvs (dorusunun nasıl yazıldığını biliyorum ama böyle demek daha güzel) çizgi filminde sarhoş bi leyleğin yanlış bacadan aşağı bi yavru bıraktığını izlemiştim.o gün bu gün bende anladım ki aynı sarhoş leylek kafa iyiken bırakmış beni bu aileye..zira ben şimdi kıyaslıyorum kendimi onlarla ,ikisi de (benim grandparents ),sevgiyle alakalı bi tek cümle kurmazlardı.başımı okşadıklarını hatırlamam.babamın hatırası da mı kalmamıştı acaba evde..oğullarına benzemem rağmen saçlarım ve dudaklarımın şekli itibariyle annemi hatırlatıyordum galiba onlara..o yüzden sevmıyorlardı sanırım..bi kez annemin saçlarından bahsettiklerine şahit olmuştum "tıpkı annesi gibi..saçlarını görünce annesi çıkmış geklmiş karşıma sanıyorum..lanet oolası kadınnn.katil.."
hangi katil kendini de öldürür..çok küçüktüm ..cümle de okkalı olmuştu sanırım ..saçlarımı kesmiştim terzi makasıyla..o zaman severdi belkı büyükanne..
ıı ııı..işe yaramıyor ..kesmeyi düşünen küçük bi kız varsa vazgeçsin..işe yaramıyor..

buna rağmen ben ilk gençlik yıllarımnı "adams ailesi "nden biri gibi geçirsemde oğlumun doğumuyla birlikte sinirleri alınmış bonfile kıvamına girmiştim.oğluma söylediğim ilk söz "seni sevıyorum "olmuştur..
hatta aramızda bu sevgi şeklinin bi söylemi var:
"sevıyo musun benii?"
"hıı hıı..çoook"
"ne kadar?"
"trenler kadar.."
"kaç kere ?
"5"
"yaşasın o zaman.."

sevgilim de bunu bilir..o da sorar bana :
"sevıyor musun beni?"
"ne kadar"
:))))
trenler kadar sevmek benim işim..hani anlatmışımdır ,hep evden kaçmak isterdim..trenler bana muhteşem ve büyük gelirdi..bi gün birine binsem uzay boşluğuna kadar uzanırmışım ,oraya kadar götürürmüş gibi gelirdi..

işte sadede gelmek gerekirse, sevmeyi seviyorum ben..kendi usulümce..
sevdiğim zaman çok söylüyorum.çok belli ediyorum.çok hissettiriyorum..
oğlumu sevme şeklimi görseniz,iş yerini ss kampına çeviren kadın bu kadın mı dersiniz.oğluna karşı sert,izlediği filmden çalışma saatlerine kadar planlayan kadın ,sevme saati gerlince durdurabilene aşkolsun.."sevgi manyağı" halinde dolanıp dururduk evde..hala öyle..ona "seni seviyorum " " sana güvenıyorum " " sen yaparsın "" senle gurur duyuyorum " derim sık sık..
başarısız olduğu sınavlardan sonra "salla boşveeer..arada düşücen ki öğrenciliğin tadı çıksın ..inek misin sen beee " dediğim için eleştrilirim ..ama hiç sakıncasını görmedim..şu an okul birinciliğine oynuyor..bazan defterlerini kaldırır atarım.."eeee ders derss.kalk dışarı çıkalım köfte ekmek yiyelim " derim gece gece ..
o da bana der bazan bakar bakar :
"anneeee"
"hııı"
"harbi seviyorum seni ben beee"
"vallaha mı"
"vallaha bee"
"aferin sana ..hep sev tamam mı"
deriz..

şimdi..bu midenizi kaldıran sevgi manyaklığında şu aşk hikayem varya ..işte o noktada
"seni seviyorum " dan çok
"sevıyo musun beni?"
diyorum..o da
"çoooookk "
diyor.neden o bana söylemıyor da ben soruyorum..şimdi onun için ulaşılmazken ben aşkımdan,ayrılıktan depresyona giren tedavi olan adam,niye kollarındaylen arayıp ,ben ona sormadan güzel bi iki kelam etmıyor..ya da ben bunu bekleme aşamasına neden girdim şimdi..
tam muhteşem bişey anlatacağımm,dolmuşum dolmuşum ,arayıp onu sonunda "seenii sevıyorum be hacııııı "diye höyküreceğim sırada
"sonra konuşalım hadi byeee " demesi ve lafın ağzıma tıkılması hali neden bu kadar koydu ki bana şmdi..
koyar tabii bee.bak aklıma geldi gene koydu anasını satiimm..
şimdi bu okkalı bi duvara çarpmak değil midir?

soru:

1-erkekler neden sevgi sözcükleri konusunda bu kadar cimri?
2-kadınlar neden sözcüklere bu kadar takık?
3-erkekler neden elde ettiğini anlayınca bi havalara girer?
4-kadınlar neden teslim olduktan sonra "yaa beni elde etti ya artık sıkılacak benden " kuruntusuna kapılır?
5-erkekler ne isterr?
6-kadınlar ne istemez?
7- BU DÜNYANIN Bİ ÇIKIŞI YOK MU? Y DA OTOMOTİK PİLOT DEVREYE GİRSİN,KUMANDA ETMEKTEN YORULDUM..

TANI-Ş-MA

evet...özgün 'ün oğlu tan daha iyi olduğuna göre keyifle yazabilirim ..içimden yazmk gelmiyordu ..bi çocuk hasta olduğunda ya da sevdiğim biri üzgün olduğunda içimden bişey yapmak gelmiyor..inşaalah çok daha iyi olacak Tan paşa..:))allah sağlık versin diyorum ..:))özgün de yakında başlar örgüden steteskop ,termometre filan yapmaya..eee sanatçı ne de olsa hastaneden ilham alıp,içindeki sıkıntıyı dışa vurur muhtemelen :))

neyse ağzımın ayarı yok işte..komik komik konuşayım dedim ama bana bile komik gelmedi:)


......

evde durumlar iyi..oğlumla erkek arkadaşım arasında git gel yaşayarak vakit geçiriyorum.henüz tanışmak istemıyor benim sıpa.."hazır değil"miş..ben de üstüne gitmıyorum.bir süredir babasına taktı kafayı ya..tanışmalarının zamanı geldiğini düşünüp iki gün önce çalışmalara başladım.önce ortak bi dostumuzdan -ki gençliğinde "marlyn manson " ne ki onun yanında solda sıfır kalırdı ucubelikte,şimdilerde kel kafalı göbekli ve oturaklı bi memur olmuş-telefon numarasını istedim eski eşimin.Sonra evli ve çocuklu olduğunu bildiğim bizden hiç bahsetmediğini bildiğim için ,olaki telefona eşi çıkar bişey olur diye cesaret edemedim.Eşinin muhakkak haberi vardır benden aslında.sonuçta evlendiklerinde nüfustan bu adamın 5 ay sürmüş bi evliliği olduğunu ve boşandığını öğrenmeyecek mi.biliyordur ama 13 sene boyunca ortalarda hiç görünmemiş bir eski eş şimdi çıksa gelse meselenın ne olduğu hakkında bi fikri de yoksa sıkıntı yaratır.
o zaman zorlamayalım dedim ve yine aynı arkadaşa arattırdım.telefondaki sesi tanımakta güçlük çektim ,ne acı.
arkadaşım "seni biriyle konuşturucam şayet müsaitsen ,dediğinde sevinçle aldı telefonu.artık ne beklıyorsa: asker arkadaşı,futbol arkadaşı gibi bişeydi sanırım beklediği..
"heey kimm o bakalım..alloo"
"ııı..ehee...mm..meraba muhterem..."
"............"
ona anca ben derim muhterem diye..vaaz verir gibi konuşurdu,felsefik sohbetleri meşhurdu ,çiçek çocuklarından kalmış bir dille biraz marks,biraz nazım.."muhterem hocam şu konuda da bi fikrin var mı acaba" derdim kızardı..

"penelope"
"evet...nasılsın..."
"iyi.."
"şey seni rahatsız ettim ama bi sorunumuz var."
"sorunumuz mu? ikimizin mi?"
"evet ..sorun demeyelim de şöyle diyelim efe delikanlı olmaya başlıyor artık biliyorsun..biliyor musun? efe yi hatırlıyorsun değil mi? aa..hatırlamsan da kızamam sana çünkü karnımda daha bi embriyoydu gittiğinde ..ve ooo pardon 3 günlüktü son gördüğünde..işte o şimdi 13 yaşında bi delikanlı oldu ve seni görmek istiyor.
"....."
"evet..ben de bu günün geleceğini hesaba katmamışım..ama görmelisin sanırım.."
"ben hesabp açtım ona.."
"bana bak..ben sana maddi bi mevzudan bahsetmıyorum.ayrıca o hesaba elimizi bile sürmedik.ilerde sürmek isterse sürer kendisi.umrumda bile değil.çocuk seni merak ediyor."
"eşimin ondan haberi yok.çocuklarımın da..2 kızım var ."
"allah bağışlasın.sana gel bu çocuğa baba ol demıyorum ben.bana kalsa senı tanımasa daha iyi olur ama tanımak istiyor.sürekli bu konuyu konuşur oldu.bi hafta sonunu ,bi saatini ona ayır.sanırım buna hakkı var."
"ben sana dönücem birazdan bu numaradan .şimdi işyerindeyim."
"tamam .yarım saat daha burdayım.daha sonra gidiyorum ..ve bu konuyu açmamak üzere kapatıyorum.Efe ye babanı bulamadım derim"
.....

nasıl bu kadar soğuk olabilir.nasıl bu kadar korkar.neden korkar hem?

......

"penelope.."
"evet.."
"ben XYZ bardayım gelebilir misin?"
"gelirim.."

.....

bu adama aşık olmuştum ben..anlatmıştım burda...gidişini de anlatmıştım.tekrar eski defterleri açmamalı.şimdi attığım her adım kalbimin çarpmasına neden oluyor.Bana bıraktığı muhteşem hediye hatrına kızamıyorum da ona.Hem gitmesini isteyen bendim.Bana sahip çıkmak istemişti.Ama sonrasında çocuğunu aramayışına bozuldum ben.kızdığım tek şey o.
Ayaklarım geri geri gitse de istikamet belliydi .kapıdan içeri derin bi soluk alıp girdim.nasıl olucak neler olacak .nasıl görücem onu beni nasıl bulacak.bi sürü soru kafada ...konuşma balonları oluşmaya başladı üstelik hemen kafamın üzerinde .

içeri girdim..takım elbisesiyle barda kuytu bi köşede en kuytu masada oturan o olmalı ,başkası olamaz ya..karısını aldatan acemi çapkınlar gibi gizlene gizlene oturmuş oraya..uygun adım marş...kıt'a dur!

"merhaba.."
"merhaba"
"nasılsın."
"iyiim sen"
"iyiim "
"güzel.."
"güzel."

bu cümlelerden sonra uzun süren sessizlik..çantamdan bişey arıyormuş pozlarım,cep telefonunu kapatma telaşı.çantamda hala aradığımı bulamıyormuş gibi uğraşışım(çanta değil mağara anasını satiim..ne arıyosam.)ceplerinde anahtarını arama ,onu yerleştirmeye çalışma uğraşı..çantamın fermuarını dakikalarca kapatmaya çalışmam ..kravatını genişletmeye ,gevşetmeye ve sonunda çıkarıp katlamaya çalışmaları...öfffff..başlasın artık ...

"evet..seni çağırdım..gördüğüm kadarıyla sıkıntıya da soktum biraz.Efe seni merak ediyor.sanırım delikanlı olmaya başladığı için sana ihtiyacı var.."
"benim babam ben 9 yaşındayken ölmüştü..biliyorsun.ben babasız bir erkek çocuğunun ne hissedeceğini biliyorum evet ama ben babamı 9 yıl tanıdığım için zor oldu.Oysa efe beni hiç tanımadı .bu duyguyu bilemez."
"onu görmek neden bu kadar zor.evet babasını tanımadı ama arkadaşlarının babası var..biliyor musun dün gece bana bişey anlattı .Furkan a gitmişti ders çalışmaya .Furkan onun "kanka " sı. öyle diyor hep "kanka"...babasına sormuş:"baba ben ergenliğe girdiğimi nasıl anlıycam"..babası da bişeyler anlatmış ,sonra eklemiş "ruyanda kızlar görmeye başlayacaksın."..bir sonraki görüşmelerinde furkan babasına demiş ki: "baba,ben bu gece ergenliğe girdim." babası sormuş heyecanla: "ne demek o..nasıl yani.." "baba..ruyamda kızlar gördüm bu gece." babası bi koltuğa oturmuş ,"otur bakalım..nasıl bi ruya bu..hem de kızlar ,öyle mi..bi tane değil yani..nasıl bi ruyaydı.." furkan da anlatmış: "baba ,ben okul bahçesine çıkıyorum..birden 8-10 kız beni kovalamaya başlıyor..böylee." :))) babası da gülmüş.."tamam oğlum .ergenliğe girmemişsin ama yaklaşmışsın." "eee" demiş furkan "ne zaman giricem peki.." "o kızlardan biri seni arka bahçede yakaladığında..."
efe bunu defalarca anlattı,defalarca...baba -oğul ilişkileri ona komik ,özendirici geliyor anlasana..
"hala seri halde nefes almadan konuşabiliyorsun:)))))"
"efeyle ne zaman tanışırsın"
"ben buna hazır değilim.."
"kızlarınla aran nasıl"
"çok iyi.beni görmeden uyuyamıyorlar..hatta şimdi bile merak etmişlerdir."
"çok sevindim..efenin de böyle bi hakkı var biliyorsun değil mi.."
"penelope..şimdi çağıralım..sen de burdayken .."
"çocuk bara mı gelsin..yoo..spor dan çıkmak üzere ..dilersen spor salonuna gidelim beraber .orda tanış.."

....

çıkışta arabasına binerken sağa sola bakması beni sinir etti.benle görünecek diye korkuyor sanki.kapıyı açtı oturmam için..ön koltuğa oturmadım ben de .arka koltuğa geçtim.spor salonuna geldik.önce ben gidip oğluma haber vermek istedim.arabada bekledi o.ben salaona girdim,Efe bey arkadaşlarıyla lak lak ediyordu.Antrenmanı bitmiş, eve gelmeye hazır.Beni görünce şaşırdı.koşarak yanıma geldi.uygun bi dille anlatmak gerekıyordu ,o uygun dil de bende hiç olmadı.:))

"efe..seni biriyle tanıştıracağım ..hazırsan çıkalım."
"sevgilin mi geldi.."
"hayır .babanla."
"....."
"senle tanışmak istıyor o da.şimdi dışarda arabada ."

...

hiç bişey konuşmadan yürüdü yavrum.Arabaya bindik.arka koltuğa yanıma oturdu.birbirlerine dikiz aynasından bakıyorlardı.içerde çıt çıkmıyordu.Sonra şehrin dışında bi göl manzaralı restauranta götürdü bizi.araçtan indik .hiç konuşmadan ,sanki gideip oturacağımız yeri biliyor gibi ,önceden ayarlanmış gibi gidip oturduk bi masaya.sadece birbirlerine baktılar.o kadar benziyorlar ki.

"nasılsın delikanlı"
"iyiyim ..siz?"
"ben de ..nasıl gidiyor."
"iyi."
"derslerin nasıl?"
"iyi ..oldukça."
"aferin .hangi dersin daha iyi."
"hepsi çocuklarım gibi ..ayıramıyorum birbirinden..sanatçılar der ya.."
"ahaha..espri yeteneğini annenden almışsın."
"annem de suratsızlığımı senden aldığımı söylüyor."
-ııı..neyse efe babanla tanışmak istiyordun..işte baban..
"neden bizi aramadın hiç."
"zor bi konu..zahmetli bir süreçti.çok gençtim.baba olmaya hazır değildim.yapmak istediğim şeyler vardı.büyüdüğünde anlayacaksın."
"annem de çok gençti.onun da yapmak istedikleri vardı.ve yaptı.ben ona engel olmamışım."
"yoo,engel değil hayır.sadece hazır değildim bi çocuğun sorumluluğunu almaya.iş yok,para yok.ev yok.hala babamdan harçlık alıyordum sen doğduğunda .Öğrenciydim."
ben bu muhabbetin arasında olmak istemedim.onları başbaşa bıraktım dışarı çıktım.dışardaki bahçede biraz oturup bi sigara içtim.çok sürmedi zaten efe çıktı.peşinden o..aracın arka kapısını açtı.biz oturalım diye.ben binmek için hamle yapıyordum ki Efe elimden tuttu.
"Siz gidin ben anneme yemek ısmarlıycam burda " dedi.Birbirimize baktık.tokalaştık.Arabasına bindi .Uzaklaştı.orda kaldık.

"ne oldu..neden binmedik..NE yemeği?"
"anne .param var ,sana yemek ısmmarlliim mı? burası çok güzelmiş.ben de yemek yemedim."
"olur ..da ne oldu şimdi."
"hiiç.tanıştık işte."
"eeee."
"ee bişey yok anne .yakından nasıl göründüğünü merak ettim sadece .benim babaya ihtiyacım yok.zaten korkak biri gördün mü.sürekli saate bakıyor.karısı merak etmiş olmalı.:))) "
"görüşecek misiniz bundan sonra"
"yooo.niye görüşelim ki..sadece merak etmiştim."
"bişey demedi mi sana .görüşelim filan diye."
"demedi.deseydi de gerek yok diyecektim."
"....."
"anne..senin G. arasana .tanışalım."
"vallaha mı?"
"vallaha ."

hemen telefona sarıldım.zaten beni oğlunla tanıştırmıyorsun diye surat yapan sevgilime çok sevineceği bi haber olacaktı.

"canım..müsait misin.seni biriyle tanıştıracağım."
"tabii."
-merhaba..
"oo..merhaba efe bey.."
sonrasında sadece bizimkinin konuşmasını duyuyorum.karşı taraf ne diyor bilemıyorum.

-nasıl gidiyor.
-köpeğin var mıydı senin?
-ben ce rot olmalıydı.rot daha güzel.
-alman kurdunu çok sevmıyorum ya..saldırgan bence.rot daha iyi.
-sahi mi..ne zaman geleceksin peki..unutma söz verdin.
-alex le anlaşabilir mi dersin.alex kimseyi istemez evde .
-tamam ..ben de ..anneme veriyorum..

sonunda tanıştılar..Efe sağlam duruyor ,ama kırılmış gibi ..bişey de değişmedi hayatımızda.aynı şekilde devam ediyor.aaaaaa hayır bişey değişti:))) artık oğlum ve sevgilim kanka oldular.bu değişti evet..:))

ilk hafta:))))

uzun zaman oldu ...yazmayalı..."hhaaah aşkı buldu kaşınıyodu zaten..yazmaz oldu " dediğinizi duyar gibiyim.ama değil..(bu arada arayan soran olmamış kendi kendime sanki beni merak ediyormuşsunuz gibi bi hava vereyim dedim :PPpisler...insan bi merak eder..)

iş yoğunluğu sardı ..genel kurulun seçimleri vardı bu hafta.delegeler ,kurul tutanakları ,ilerki dönem yapılacak projelere ait çizimler ,sunumlar..yönetim ve denet,m kurulu değişiklikleri..falan filan..gündüzleri iş temposu ,akşamları evdeki yoğunluk ..geceleri liseli kızlar gibi telefonda geçirilen saatler..hızla yaşlanıyorum yani..zaman akıp gidiyor..

bi ilişki yaşıyorum evet ..tuhaf yarım kalmış bi ilişkinin devamını getirmeye çalışıyoruz.aramızda uçakla gidersen 1 saat 20 dk.,araçla gidersen 13 saat mesafeyle bi ilişki nasıl yaşanırsa..konuşarak geçen bir birliktelik..:)) belki ihtiyacım olan şey buydu.konuşmak...anlatmak ..ben hep dinlerim, arkadaşlarımla olan sohbetleri şöyle özetleyebiliriz:

ben: biliyor musun bu gün canım çok sıkkın..
arkadaş : neden canım..
ben : bilmiyorum.bu sabah....
arkadaş: aaa canım geçen bana da böyle oldu.tufan ve ben tartışmıştık işte ..ertesi gün sanki anam biri benim boğazımı sıkıyor ,sanki bana dünya dar geliyor..o da neden tartıştık bak..sen söyle ben haklı mıyım haksız mıyım ..şimdi onların ofiste......çan çan çan çan ....bıdı bıdı bıdı ..vik vik vik.....
ben: ben şey bugün şey..
arkadaş: ay anlıyorum seni şekerim amaaan boşvver geçen işte nazlı ya gittik biz o da öyle bir daralmış bir daralmış ..noolmuş biliyo musun? bil ...hadi bill..
ben : noolmuş:(
arkadaş: nolucak onun o eşşek kafalı kocası sen tut sekreteriyle iş gezisine git.
..çan çan çan çan bıdı bıdı bıdı ...
aaaa..bu arada sen ne diyodun canım bişey diyordun..?hıı?
ben : yoo..yok canım ..seni dnliyordum..


böyle bir monolog pardon dialog içerisinde olmaktan yorgun bünye ,ne var ne yok anlatmak istse bile hali hazırdaki "alışkın olmayan g.tte don durmaz" misali olmak istediği kişiyi bi türlü konduramıyor kendine..anlatamıyor kolay kolay..ama karşında senin sessizliğini bile dinleyen biri olunca ..önce "ööhhöö.." sonra "şşşşşeey.." daha sonra " ben aslına bakarsan.." ve en sonunda " her şey 1978 in şubat ayında başlamıştı...." diye devam eden bir konuşma balonuna dönüşüyor..karikatür gibi.:))ve dinlenilmek de güzelmiş anasını satayım..

şimdi bi sevgilim var diyebiliyorum.ve bunu evde diyebilmek yürek istedi açıkçası..oğluma anlatma aşaması da ösym tarafından mı hazırlanıyor merak ediyorum..:

.....

-bişey konuşalım mı biraz..
-yookk..bu sesi sevmedim ben..sen bi yaramazlık yaptın anne..
-haytaya bak..nerden çıktı bu şimdi..
-ee ben ne zaman anne bişey konuşalım desem hemen sen "yok bu sesi sevmedim yaramazlık yaptın sen " diyorsun ya..
-o başka ..anneler çocuklara der bunu
-ee ..nooldu peki anne.
-şimdi şöyle..
-neyle..
-ben istanbula gittimdi ya..
-eee
-sen küçüktün bi vakitler.
-:)) bu normal değil mi anne.herkes küçüktü bi vakitler.
-sıpalığı bırak bi dinle.sen küçüktün bi vakitler.ben o zaman birini tanımıştım.şimdi istanbula gitiimdi ya geçen ..o tanıdığım kişiyi gördüm yine.
-napmalıyım şimdi.sevinmeli miyim .anlamadım anne.
-şimdi şöyle..bi dakka otursana sen..meyve suyu sıktım içer misin.
-içtim ya şimdi.
-çikulata aldım .metro yersen.:))
-yedim anne elimde ..deminden beri soruyosun :)))
-şimdi hani o dediğim kişi benim erkek arkadaşım oldu galiba..
-nasıl? turan abi gibi mi..
-yok ..şey gibi.senle zeynep gibi.
-yuh artıkk daha nee..
-ne var..
-anne afedersin ama sen kazık kadarsın.
-sen de çok kibarsın.
-eeeeee.
-ne eee.
-evlenecek misiniz.
-yok.öyle bi durum yok şimdi.olacak gibi de durmuyor ama.yani hani birini sevmek istiyor insan .
-beni sev.
-bebeğim seni seviyorum.senden daha özel hiçbişeyim yok ki..ama kadın gibi sevmek istiyor bazan .sıklıkla galiba.anne gibi sevmekden biraz farklı.o kadar asil değil evet ama güzel.
-ben babamda kalırım.
-efe ..baban nerde ki onda kalıyorsun sen.babamda kalırım ne demek.
-burdan gitmem ben .
-bi yere gitiiğimiz yok.sadece hayatımdaki bi değişiklikten seni haberdar edeyim dedim.o istanbulda.
-saçma sapan bence.nasıl çıkmak bu.
-çıkmak ne..çıkmak değil bu.
-adı ne
-G...
-yakışıklı mı.
-senin kadar değil ama evet
-seni seviyor mu
-seviyor
-benim kadar değil ama
-asla
-işi ne..iyi kazanıyor mu.
-kız babası gibisin aaa.ne iyi kazanıyor mu.
-arabası var mı mesela.bunlara bakmıyormusun anne .ne biçimsin sen ya.
-arabası var ..köpeği var..kedisi var..bizim alex kadar yakışıklı bi oğlu var onunda .ama genç bi oğul..
-anne ...adam orda sana boynuz taksa haberin olmaz.
-bravo efe ..ne kadar güzel yetiştirdim seni..harikasın oğlum..afferin oğlum..dur dayanamayıp alkışlat-yacam seni oğlum..ahahahaaa ..alkışşş.
-anne ..abartma ne dedim.
-konuştuğun kelimelere bakar mısın.
-sen bakar mısın .erkek arkadaş ne anne ya..git furkanın dayısıyla evlen ondan iyi.
-tanımıyorsun bile..
-annemin erkek arkadaşı mı var diyim ne..
-bişey deme.tamam vazgeçtim.git derisini yap uyu sonra yat.

.....

bi kaç gün konuşmadı benle.sonra benim çok üzüldüğümü gördü..
-hangi takımlı.
-fenerbahçe.
-anneeee.
-napiim oğlum seçme şansım yoktu.ama fanatik değil merak etme.
-köpeği ne.
-golden..
-kız köpeği bu..
-hayır..bella çok tatlıdır.
-rot u varmı.
-var siyah bi rot var evet ..arkadaşının..arada eve getiri.
-iyi

....
diğer taraftan ona anlatmak da zor:

-sevgilim..efe ye bahsettin mi benden ..
-ee..eevet
-evet..tepkisi ne.
-tepkisi...tepkisi..buralara yaklaşmasan iyi olur.
-neden çok mu kızdı.
-çook.
-erkek adam bee.annesini kıskanıyo koç.
-annesi benim farkındaysan ..kıskandığı da sen..
-olsun..delikanlı o..haklı..ben konuşayım onla olur mu
-olmaz ..çok erken ..ben zamanla anlatıcam
-neden beni ondan uzak tutuyorsun..yeteri kadar kararlı değil misin yoksa.her an yine gidebilir misin ..tanıştırmak istemıyor musun.
-ne lakası var ..paranoya yaptın sen ..gitmiyorum bi yere..sadece çocuğa zaman verelim.ilişkimiz otursun bi.
-nee..ne..ilişkimiz oturun ha..oturmadı öyle mi daha..ne olduğumuza sen daha karar veremedin bence..benim yerimi tayin edemedin bence ..oğluna bile söyleyemıyorsun.neyse ben çıkmalıyım ..kapatsam iyi olucak..
-tamam .
-tamam
-iyi
-iyi
.......
iki değirmen taşının arasında sıkışmış buğday tanesi gibiyim..:))
bi şekilde yoluna koyacağız herhalde..yani umarım ..yani koyacağız değil mi..

yaşadım seni istanbul:)

Evet...

Döndüm..İstanbul kanatlarımın altındaydı bir hafta..Yurt dışından gelen mümessilleri ağırlamak üzere gittik İstanbul’a.Son iki günü bana kaldı sadece.
Yediğim içtiğim zaten benim, istesem de paylaşamam da, gördüklerimden bahsedeyim: Japonlar var ya ,sapık...Japonlar var ya, Türk hamamı’nı kerhane zannediyorlar afedersin..Japonlar var ya, Galatasaray hamamı’nda tellak Abdullah efendiyle karşılaşınca bu fikirlerinden ilelebet vazgeçtiler:))))
Adamlar geldikleri ilk dakkadan “Turkısh hamam” deyip duruyorlar..Ellerinde tanıtım broşürleri..çıplak kızlar heriflere köpüklü masaj yapıyor filan.götürdük hamama..Full masaj istemişler,bi de utanmaz herifler "sen gelmiyor musun " demezler mi içeri girerken ..Türkçe bilmemelerini fırsat bilip "ooohaaaaaa hayvanlar ooohaaa " dedim anlamadıkları için şükür tabii..Herneyse içerde full masaj denen şeyle karşılaşınca deli olmuşlar arkadaşın dediğine göre.(bakın arkadaşın dediğine göre diyorum girmedim yani..sakın haa..)neyse sadede gelelim adamlar deli gibi bekliyorlarmış, kapıdan hatunlar çıkacak keseleyecek bunları ,Allah ne verdiyse verip veriştirecez diye heveslenırken; içeri girmiş kocimen göbüşüyle bi tellak abimiz,arzı endam ederekten ...Tabi Japonları yemiş..Elleri dert görmesin..


Asıl olay bu değil..asıl olay ...asıl...
Müşterileri gönderdiğimiz kendimize ait ilk gecede herkes kafasına göre takılsın dedik.yorgunduk,bezgindik de biraz.Ekipten bi kaç arkadaş alışverişti ,balıktı ,rakıydı muhabbete gittiler .Benim baş ağrısı dayanılmaz hale gelince odama gideyim de uyuyayım ben dedim..Odama geldim ..Elimdeki çantayı bi tarafa ,ceketi bi tarafa,ayakkabıları bi tarafa attım...Yatağa resmen düştüm diyebiliriz...
Uzandım..düşündüm...güzel bi geceydi..penceresinden dışarıyı seyrettiğim bi otel odasından gördüğüm kadarıyla yani, güzel bi geceydi..Sonra İstanbul’daki bi gece aklıma geldi burda anlatmıştım bi kere..onu düşündüm..hala orda olup olmadığını..onu görmek istediğimi düşündüm sonra..haydi dedim ayaklara : “Fatih’e doğru gidelim.”Önce niyetim sadece sokağından geçip bakmaktı.yine ordadır.o dairededir.köpeği ,kedisiyle beraberdir.aradan geçen 5 yıla rağmen.
Sonuçta İstanbul demek o demek ,o gece demek benim için ya.ne zaman gelsem buraya, yalnız kalmamaya çalışıyorum.Hele gece...Hemen dışarı arkadaşlarla...ya da zaten bi gecelik iki gecelik işlere geliyorum, tempo düşünmemi engelliyor.Bu seferkinin uzun oluşu ,o dakikalarda yalnız kalışım işleri karıştırdı..ninemden kalmış çeyiz sandığını kurcalamak gibi bişey bu..kurcalamaya başlayınca duramıyorsun..

neyse...metroyla gideyim bari..akdeniz caddesinde..oraya nası gideceksem diye google dan yol tarifi aldım ..orayı gördüm..yürüdüm..metroyla sondan bi önceki durakta inip yukarılara doğru tırmanmaya başladım..eminim kısa yolu vardır ama ben nedense ilk seferde bu yoldan geldiğimden midir nedir burdan geldim..

kaldırımda oturdum biraz..ışıkları yanmıyordu.sanırım evde değil..ya evlendiyse..yahut sevgilisi varsa..milletin arasını bozmayalım şimdi..şu sigaramı içip gideyim ben....bu duruş,bi vakit kazanma değil de ne..sigaram bitene kadar gelmesini; köşeden ,kapıdan ,bacadan çıkmasını beklemenin kendini kandırma şekli bu..neyse gelen giden yok..birden ilerden biri belirdi..yanında bi beyaz golden ..bu bella olamaz..bella minnacıktı..olabilir aradan 5 yıl geçti..
"bella..hadı kızım ..yap artık çişini.."

ya hemen sıvışmalıydım ordan..ya da kalıp olacaklara bırakmalıydım kendimi..

"bellaaa..bellaa..kızıımm..gel burayaaa" dedim neden dedim..bella beni hatırlar mı..kaç aylıktı ben tanıdığımda..
ama geldi..yanıma geldi .yere oturdu..hızlı hızlı nefes alıp vermeye başladı.yere yatıp yuvarlanmalar ,kuyruğunu yere çarpmalar..tabi bende hayatında hiç köpek görmemiş gibi boğuşmaya başladım onunla.o kadar güzel bir köpek ki.sonra kalktım yerden karşımda uzun boyuyla öylece duran “o”na baktım.asık suratla bana bakıyordu.kıpırdamıyordu.bella üzerime tırmanmaya çalışıyor ama benim gözüm ona kilitlenmişti.

“bella beni unutmamış..olabilir mi bu.”
“….”
“ben de işte buralardaydım. Bazı iş adamları gelmişti.onları gezdirdik .gidecektim .şurdan geçiyordum ..bla bla bla bla……”

“……”

“ neyse…seni gördüğüme sevindim..hoşçakal..zayıflamışsın……….peki..hoşçakal “
Dedim ..suratıma anlamsız ve öfkeli bakışı korkutmadı beni desem yalan ..ama bozulduğum şey tek kelime konuşmamasıydı..bende de tükürdüğümün gururu var ya vedalaşıp gitmeye karar verdim .yürüdüm..montumun fermuarını çektim burnuma kadar ,gömdüm kafamı içine..ellerim cebimde..köşeye kadar .ama hızlı , arkama bakmadan yürüdüm.ilerdeki marketten de müzik yükseliyor: “dokunma bana”…Zeynep casallini nin..şimdi gülümseyerek yazıyorum ama o zaman sanki şarkının klibi gibiydi o yürüyüşüm..hiç bişey demedi..yürüdüm ,köşeyi döndüm..cadde den metro durağına kadar gittim.birde baktım ki arka taraftaki ara sokaktan koşarak geliyor bana..”penelopeee…”..(neyseki sahide adım kısa /bu kadar uzun isimle seslenilmezdi yoksa : ) )

“koştun mu?”
“koştum.”
“gittim diye mi?”
“gittin diye.”
“üzülecek miydin gitseydim.”
“çok üzülecektim.”
“özledin mi beni .”
“özledim..çok..”
“yaşasın o zaman..”

Gerçekten çok özlemişiz.sarıldık dakikalarca.zayıflamış..saçları hala güzel.gözleri de..yalnız gözlerinin yanında çizgiler olmuş..bu kadar erken mi?.

Yürüdük.Elimden tuttu.konuşmadık hiç.eve geldiğimizde bella basamaklara bağlanmıştı.bi süre onu sevdim.ev bildiğimden farksız.bi kaç eşya değişmiş yalnızca.ama dağınık..yerde çorabı vardı ,kaldırdım.hemen elimi tuttu: “bırak…”
Evden kalmış alışkanlık işte..oğlanın peşini topluyoruz ya : )
Çok özlemişim sarılmayı..dakikalarca sarıldık.dakikalarca…

: )) ertesi sabah köpeğin uğultusu ,kedinin çığlıkları derken uyandım..kalkıp mamalarını verdim.mutfağa geçtim sonra.kahvaltı hazırlamak için.buzdolabında hayvanları için kullandığı vitamin ve aşılardan başka hiç bişey yok..markete kadar gidip bişeyler alayım dedim.çıktım..bişeyler almak neyse de ilk iş marketi bulmaktı..neyse ki yakın bir yerlerde market varmış.hem de “bim”..:)) birleşik indirim mağzaları..hiç yoktan iyidir.alışverişimi yaptım,poşetleri verdiler “aal kendin paketle diye”…bu nasıl bişeyse..orda bi eleman olur paketlemeyi yapar ,bir de Anadolu’yu beğenmezler..hıııhh..

Neyse eve geldim tekrar. Kapıyı açtım. İçeri girdiğimde hızla bana koşup sarıldı. Gittiğimi sanmış. Kahvaltı yaptık birlikte. Sonra işe gitmesi gerekiyordu, izin kullanmak istedi. Ben de iki gün burada olduğumu zaten son iş günü olduğunu, hem benim de dışarı çıkmam gerektiğini söyleyip yolladım onu. Uçarak gitti diyebiliriz. Ben de yapmak istediğim şeyi yaptım.gidip biraz deterjan bilmem ne aldım .çektim onun eşofmanları üzerime..”balerina cif’tir benim adım” havalarında temizliğe koyuldum.bu adamın dağınıklığı takdire şayan tamam da haftada iki kez gelen temizlikçinin temizliğine de “pesss” diyorum .neyse işte mutfaktı,salondu ,yatak odasıydı banyoydu derken baya baya adam oldu ev.bu arada telefon eden iş arkadaşimla da komik bi dialog yaşadık:

“nerdesin”
“ev temizliyorum”
“hangi evi.”
“bi ev işte.”
“nasıl yani..”
“bi arkadaşın evini..”
“niye.”
“çok pis ev.”
“ne..anlamadım ki napıosun nerdesin ev temizliği nerden çıktı..gelmıyor musun.”
“yok ben buradan dönücem.otele uğrayıp eşyalarımı alırım..ya da bana yolla.burda çok işim var hadi beni meşgul etme .yüzüne kapatıyorum bye..”

…….

Akşamüstü aradı beni:

“bişeyler yedin mi?”
“hayır, birlikte yeriz.”
“hazırlan o zaman gelince hemen çıkalım. dışarda yeriz.”
“hayır, bi haftadır dışarıda yiyorum zaten evde yiyelim.”
“ne yiyelim. Ne alayım sana .”
“bilmem. Senin istediğin bişey varsa yemek yapayım ben.”
“yoo hayır sakın kendine iş çıkarma ben alırım dışardan bişeyler ..ama evde yeriz olur mu geliyorum bi saatte..”
“peki..”
“penelope..”
“efendim..”
“geldiğimde orda olacaksın değil mi..ruya değilsin.”
“yok ..değilim..burdayım..”

Şimdi yemek yapmalıyım..ne yapsam..tekrar markete..biraz sebze almalı,et ,içecek filan..hep dışardan yemiş bu adam evde hiç bişey yok gibi…restoranların numaralarıyla dolu bi duvardan başka bişey yok..neyse hemen apar topar yemek yaptım….oooo bütün maharetimi gösterdim yani..türlüydü,pilavdı,salataydı…çorbaydı..küçük kaplar aldım ki yemekleri koyayım dolaba bi kaç gün yesin.
Akşam eve geldi.
“aşkım sen ne yaptın..burası benim evim mi..naapmışsın sen.”
Ben de yedi cücelerin evini temizleyen pamuk prenses gibi aman Allahım kuruldukça kuruldum.masaya baktı ..yemeklere baktı..

“biliyor musun ..şu masadaki yemekleri bugün söylemeyi düşünüyordum Enver ustadan.en sevdiğim yemek kombinasyonu.enver abi xy de aşçı.bazan sırf ben seviyorum diye yollar bana ..harika da yapar..aklımdan geçeni yapmış olman muhteşem bişey..sen bu evin bu mutfağın gördüğü en harika şeysin.temizlikçiler de dahil..:))))”

“bu evin gördüğü..?”
“evet ..bu evin gördüğü..hiç biri mutfağa girmemişti.”
“hmmmm”

Yemekte bi surat bi surat oturdum..nedense sanki 5 senede adam kısa süreli ama derin bi aşk yaşadığı bu kıza sadık kalacak ,ondan başka bişey düşünmeyecekmiş gibi,”bu evin gördüğü “ cümlesi içime battı.ne salakça..ama oldu..
Yemeğimizi yedik..evde romantik bi an olsun istedi.müzikti ,şaraptı ..tam dans ediyorduk ki..ısrarla çalan bi kapı..önce bana boşver çalsın dedi.ama o kadar ısrarla çalıyordu ki aç dedim ben.
Kapı açıldı.
“aaaaaa..nerdesin sen..neden açmadın merak ettim..bak sana profiterol getirdim.sever misin bilmem.”
“hoş geldin..çok naziksin..misafirim vardı.”
“kimmiş.aaa merablar..nasılınız..”

“teşekkürler siz.”
“bak bu kadar kalbim temiz olamam yaaa.profiterolü alırken dedim ki kesin o yalnız değildir bi tane daha alayım.eee nasılsınız..”

Yaklaşık bi saat kadar oturan kızımız her kelimesinde bizimkini kahkahalara boğdu tabii. Komik bi kızdı. ama bi ara elini dudağına götürüp:

“tam şuramda ufacık bi yara çıkmısss ..inanır mısın bütün gün dudaklarımı uzatarak gezdim canım da pek kıymetli benim..”(bunu böyle şımarık küçük bi kız çocuğu tarafından söyleniyor gibi hayal edin)

Tabii ben o bakışı ,o salakça seksi olmaya çalışan hareketi yer miyim ..yemem ..sinir oldum..
Ben de çıkıyayım artık..geç oldu “
“nereye”
“gideyim ben..”
“nereye..”
“eve..gitme vakti geldi.”
“hayır ..otur..gitmıyorsun bi yere.”
“yoo gayet gidiyorum.”

Bizim sivriliğimiz arasında kız:
“neyse ben de kalkayım artık..uğrarım gene..tanıştığımıza sevindim.”
Dedi ve çıktı.benim surat bi karış.anlamaya çalışıyor ne oldu ,nasıl oldu ,nedir bu hal ..
“nooldu birden anlamadım ki..”
“hiç yok bişey.”
“bişey var .noldu ..A’ yı mı kıskandın.”
“ahahha..ne münasebet..”
“eee.ne o zman.”
“nedir o kızla benim yanımda cilveleşmeler bilmem ne..ben gideyim sonra ne yapıyorsanız yapın.”
“bişey yapmıyoruz..saçmalıyorsun..onla olmak istesem onla olurdum.engel mi var.”

Biraz sonra bi telefon ,annesi aradı.annesi beni bilir.benim yanında olduğumu söyleyince konuşmak istedi benle..konuştuk.güzel bir sohbet oldu tam yüzüm gülmüştü ki ablası geldi telefona ,ona verdim.daha önceden konuştuğum tanıştığım biri değildi ablası.telefonda ona:
“bu kız kaç numara ..hangisiydi bu “

Demez mi..benim laçka olan sinirler iyice altüst..

Telefondan sonra oksijene ihtiyacım vardı.dışarı çıktım.o da peşimden tabi..gecenin körü yollarda kavga ede ede gidiyoruz.bana sarılmak istiyor ben itekliyorum.neden olduğunu anlamıyorum tabi ama kıskanmışım .
“ne yani diyor beni terk ettin gittin.ben erkeğim .hayatıma kadınlar girdi çıktı..bazısının adını hatırlamıyorum. Yani fiziksel ihtiyaçlarımız var.insanız.ben aşık maşık olmuş sevmiş bağlanmış değilim ki..hayatımda bi sana öyle bağlandım ,saplandım hatta evlilik teklif ettim sen beni bıraktın gittin.terk ettin . depresyona girdim. 7 -8 ay boyunca c….lex denen zıkkımı kullandım.ruh gibiydim.nasıl olduğumu merak etmedin aramadın sormadın telefonlarıma çıkmadın.bi mesaj bile yollamadın.sonra çıkmış 5 sene sonra bana neden onla yattın bunla yattın mı diyorsun.bu hakkın var mı..”
Sokakta avaz avaz bağırıyor bana.
“ben de yapsaydım o zaman. ben de yatsaydım birileriyle. Benim de var fiziksel ihtiyaçlarım o zaman.”
“senin o lüksün yok.yapamazsın sen..”
Dedi bana sarıldı..belimden tutup eve götürmeye çalıştı.bende tepiniyorum tabii..
“niyeymiş efendim.neden lüksüm yokmuş..sen nasıl yapıyorsun..”

Kavgaydı gürültüydü derken …sakinleştik ikimizde..

“napıyorsun sen. yıllar sonra neden çıktın geldin. dün gece neydi.yarın var mı?”

“yarın yok..sabah 9.25 uçağıyla gidiyorum..bi daha aramayacağım.yine aynı eskiden olduğu gibi kendi hayatlarımıza döneceğiz.”
“depresyon tedavisi görmüş biri var karşında. Bu kadar rahat oynayamazsın duygularıyla..artık bu sefer tası tarağı toplar gider bi tımarhaneye yatarım..bomboş geliyor zaten hayat.bu gün orda yarın burada..gideceği yere kadar gitsin adını koymuyormuşsun koyma.yanımda değilmişsin olma.ama bitmesin.telefonların yasak olmasın.sesini duyayım.yanına geleyim.sen gel.evlen benimle.”

“bunu konuştuk..yarını yok..bunu bile bile bu geceyi yaşamak istersen yaşayalım.istemezsen şimdi çıkmışken gideyim ben.”

…sabah 7 .oo için kurduk telefonların alarmlarını.ağlak muğlak bir gece geçirdik.o kadar geç uyumuştuk ki sabah onun kalkması zor oldu biraz.ben kalktım,son bi kez ortalığı topladım.kahvaltı hazırladım,iki fincan portakal suyu hazırladım .birden saate baktım saat 8.00…aman allahım geç kaldık..yarım saatte havalimanı ,check-ın filan derken uçağa yetişemeyeceğim.onu kaldırdım.saati duyunca apar topar kalktı.bir taraftan giyiniyor,bir taraftan söylenıyor: “neden erken kaldırmadın..kahvaltı edemeyeceksin şimdi..”
Apar topar çantamı hazırladım.apar topar montumu ayakkabılarımı giydim koşarak çıktık.metroya yetiştik.karşılıklı koltuklara oturup kafalarımızı cama dayadık.öyle baktık sadece.sonra koş koş koş Atatürk havalimanında check –ın için.111 nolu giriş..nerde bu..iki kere üzerimizi aradılar.ötüyorum ben sürekli..çamaşırımın kopçası bu kadar ötermi ya..üzerimde yüzük bile yok.metal hiç bişeyim yok..en son sırtıma tuttular o zamazingoyu,anlaşıldı.
Son kontrol kapısında “siz geçemezsiniz “dediler ona.orda vedalaştık.sarıldık kucakladı beni..öptüm uzun uzun..dudağıma tuzlu ,ıslak bir tat gelince kaldırdım kafamı..gözlerinden sildim.seviyorum seni trenler kadar ,dedi…unutmamış benim sevgi şeklimi…”beni bırakma…psikoljım çok kötü..hasta olucam yine..iyi değilim ben”
“sakın ,dedim sakın..seviyorum ben de seni..konuştuk bunları..hoşçakal..”
111 nolu kapıya doğru koştum..ordan bağırmaya başladı: “penelopeeeeee..seni çok seviyorummm ..çoookkk” kaldım orda.ona baktım..herkes bizi alkışlıyorrr.utandım birden..sonra geçtim kapıdan ..artık görünmüyordu.yüzümü dolduran bir gülümsemeyle..az önce beraber girdiğim insanlar bana selam veriyor.kimi tebrik ediyor.kimi “ay film sahnesi gibiydi şekerim “ diyor..kimi “aman üç gün sonra görürüm bunları ..biz de öyleydik ..şimdi gırtlaklayasımız geliyor birbirimizi..”diyor..dayanamdım..uçağa binmek üzereydik ,telefonumu kapatmadan aradım onu:
Sesi titriyordu:
“aşkııımm..boğuluyrum aşkım..bişey söyle..”
“ben ..gidiyorum evet..ama sadece buradan gidiyorum ..sen gidene kadar ben gitmeyeceğim bu sefer..seninleyim …sendeyim..”
“aşkım ciddi mi söylüyorsun..kendimi dışarı atmak istiyorum..nefes alamıyorum..oksijen almalıyım..sakın bırakma beni..seni çok seviyorum..kahvaltı hazırladın yiyemedin bi lokma bile.ben nasıl dönücem o eve şimdi..gözlerim doluyor”


Öyle bindim uçağa….eve farklı döndüm arkadaşlar…artık nereye kadar giderse..bu kez kaçan ben olmayacağım…

BU BLOG ASLINDA;

biraz günlük ..çokça dün'lük ..ama hepten deli saçması..

sahibinin histerik çıkarımlarından oluşmuş bilog.









penelope saklı sandık

herbişey

bi sonraki bölümde..

.